ABD başkanı Trump’ın  Kudüs’ü İsrail başkenti olarak tanıdığını  ilan etmesi planlı olarak ortaya konmuş bir projenin parçasıdır.  Nitekim  Osmanlı  ordusu 09.12.1917 tarihinde İngilizlere yenilmiş ve İngiliz Generali Allenby  11 Aralık 1917 yılında  Kudüs’e  girmiştir. Bu bizim için çok büyük bir yenilgi, yüreklerde açılan  derin bir yara olmuştur. Tevrat’ta bahsedilen,  seçilmiş  millet, vaadedilmiş topraklar, bereketli topraklar inancı, bu bölgeye ayrı bir önem kazandırmıştır.

Yahudilere göre Nil’den Fırat’a kadar uzanan topraklar vaadedilmiş topraklar olarak kabul edilmektedir. Bu vaadedilmiş toprakları elde etme hırsı İsrail stratejisidir. Bu topraklar Mısır’ın başkenti Kahire’den Türkiye’ye kadar uzanmaktadır.Güneyde tüm Sina yarımadası ve buna ek olarak Kuzey Mısır’ın Kahire’ye kadar uzanan bir parçası; doğuda Ürdün’ün tamamı ve Suudi Arabistan’ın kuzey bölgesi; Kuveyt’in tümü ve Irak’ın çok büyük bir bölümü; kuzeyde Lübnan’ın ve Suriye’nin tamamı, buna ek olarak Türkiye’nin Van Gölü’ne kadar uzanan büyük parçası ve batıda Kıbrıs.

Prof. Dr. Al-Fattah El-Awaisi; tüm bu strateji ve planları “Bereket Daireleri Teorileri” başlığı adı altında  toplamıştır.  Bereket teorileri ve  yüce Kitabımız Kur’an’ı Kerimde    “çevresini bereketli, mübarek kıldığımız Mescidi aksa “(Isra suresi 1. Ayet)“ ve  bolluk ve bereketli kılınan topraklardan bahseden Enbiya suresi 81, 71.  ve ” …Alemler için bereketli kıldığımız Arz-ı Mukaddes’e(Kudüs’e) girin…”(Maide suresi 21.) ayeti, Beytül Makdis’in kıymetini herkesin nezdinde artırmaktadır. Beytül Makdis’in merkez olduğu ve bu merkezin sınırları ile ilgili üç daire teorisi geliştirmişlerdir. Bu daireleri sırasıyla belirtmek gerekirse:

1.Daire: BeytülMakdis, Bereketin Merkezi

2.Daire: Mısır, Biladüşşam ve Kıbrıs

-“Mısır’ın büyük bir kısmı; Kahire, Akdeniz’de bulunan İskenderiye, Sina yarımadası, Kızıldeniz’e bakan el –Garaka  kadar olan bölgedir.

-Biladüşşam’ın Tamamı; İslam  tarihinde Biladüşşam Filistin, Ürdün, Lübnan ve Suriye olmak üzere dört ülkeyi içine alan geniş coğrafyaya verilmiş bir adlandırmadır.            

-Akdenizde bulunan Kıbrıs adası

3.Daire: Doğu İslam Ülkeleri ( Türkiye, Hicaz, Irak, Mısır)

Bu Teoride  belirtilen Beytül Makdis, İslami İlim adamlarına göre  sınırı sadece yerleşim yeri olan surlarla  çevrili bir şehirden ibaret değildir. Elmalılı Hamdi Yazır'ın tefsirinde de "Mescidi Aksâ, Kudüs'teki Beytu'l-Makdis'tir. Nitekim İsrâ hadisinde de: 'Burak'a bindim. Beytu'l-Makdis'e vardım.' diye geçmiştir. Bunun etrafı da Kudüs ve civarı demek olur."(Elmalılı, Hak dini Kur’an Dili, 5/276) şeklinde açıklanmıştır.

Kısaca bu teoriyi de açıklarsak; 

Bereket Merkezi yani Beytül Makdis’i,  ele geçiren kişi  Mısır ve Biladüşşama egemen olur. Mısır ve Biladüşşam ülkeleri olan Suriye, Lübnan, Filistin, Ürdün ve Akdeniz’deki özel konumu bulunan Kıbrıs’a  kadar   olan bölgeye  hükmeden,  Doğu İslam ülkelerine  hakim olur. Doğu İslam ülkeleri olarak nitelendirilen Türkiye, Hicaz, Irak ve Mısıra hükmeden dünyaya egemen olur.

Mısır  ve Biladüşşam  için  büyük önem  arz eden  Kıbrıs adası, stratejik ve jeopolitik önemi nedeniyle, Beytül Makdis’i  işgal etmek isteyen,  Siyonist İsrail’i güvenliği için ele geçirilmesi çok büyük önem arz eden askeri bir üs niteliğindedir. Nitekim İngiltere’nin  Kıbrıs’ da ki % 3 lük askeri güce sahip olduğunu bilmek,  tarih sayfalarına baktığımızda Kudüsü, işgal etmesi, bütün teorilerin  İngiltere’nin önderliğinde ortaya konup uygulanması  ve ABD ‘nin bu projeye hizmet etmesi son derece rahatsız edicidir.

Görüldüğü gibi, Kudüs hayati bir öneme sahiptir. Kudüs’ün yönetimi dünyanın barışı ve güvenliği için  asla Siyonistlerin eline geçmemelidir. Nitekim  Bereket Dairesi Teorisinin adım adım hayata geçirilmiş bir teori olduğunu, bugün de yaşayarak görüyoruz.  Mısır da yaşanan askeri darbe ve Suriye’nin tamamen yok edilmek istenmesi, sınırımızda butik devlet oluşturma çabaları, ABD tarafından PYD/YPG/DEAŞ terör örgütlerinin  desteklenmesi, bölgede kaos ortamı yaratarak binlerce insanın ölümüne sebep olması,  sürekli  gündemde tutulmaya çalışılan  KIBRIS meselesi bize bu teorinin uygulamada olduğunu çok net göstermektedir.

Bu gün İsrail’in uygulamaya koyduğu projeyi bozmak için tüm İslam Alemi’nin Kudüs’e sahip çıkması gerekmektedir.  Aksi takdirde saygı ve rahmetle andığım Kıbrıs Fatihi sayın, Necmettin Erbakan hocamızın  söylediği gibi “Bağdat, Şam, Kahire düşecek; sıra Kudüs’e, İstanbul’a, Mekke’ye, Medine’ye gelecek...”  öngörülerinin doğruluğunu görmekteyiz. Bu durumda, 1.7 milyar Müslümanın tek yürek olup Kudüs için ayağa kalkması gerekmektedir.  Cumhurbaşkanı sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın da söylediği gibi, Mescid-i Aksa sadece Filistinlilerin veya sadece Arapların değil, tüm İslam aleminin meselesidir. Eğer Müslümanlar uyanıp bir araya gelmez ve Kudüs’e sahip çıkmazlarsa sıranın, Mekke  ve Medine’ye gelmesi kaçınılmazdır.