Bugun...


Kılıçdaroğlu İzmir'de Konuştu: Ulusal Vergi Konseyi Kuracağız
Tarih: 19-03-2023 20:45:18 Güncelleme: 20-03-2023 10:54:18 + -


CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi"nde Ulusal Vergi Konseyi'nin kurulacağını ve toplanan vergilerin nereye harcandığını rapor haline getireceklerini kaydetti.

facebook-paylas
Tarih: 19-03-2023 20:45

Kılıçdaroğlu İzmir'de Konuştu: Ulusal Vergi Konseyi Kuracağız

Kılıçdaroğlu: Ulusal Vergi Konseyi'ni kuracağız

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi"nde Ulusal Vergi Konseyi'nin kurulacağını ve toplanan vergilerin nereye harcandığını rapor haline getireceklerini kaydetti.

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı ve Millet İttifakı Cumhurbaşkanı Adayı Kemal Kılıçdaroğlu, beşinci gününe giren İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi kapsamında gerçekleşen ‘Millet İttifakı Başkanlar Buluşması'nda konuştu.

Konuşmasına “İkinci Yüzyılın Türkiye'sini birlikte inşa edeceğiz” sözleriyle başlayan Kılıçdaroğlu, Millet İttifakı'nın belirlediği 4 ayaklı strateji hakkında bilgi verdi.

“Öyle bir sistem kuralım ki”

Atatürk'ü her zaman siyasi bağımsızlık ve ekonomik bağımsızlık ilkeleri ile andığını söyleyen Kılıçdaroğlu, “Bugüne kadar büyük sıkıntılar çektiğimizi biliyoruz. Zaman zaman büyük krizlerin çıktığını biliyoruz. Ama öyle bir sistem, öyle bir düzen kuralım ki; kim iktidara gelirse gelsin Türkiye bir daha bu tür krizlerle karşı karşıya kalmasın” ifadelerini kullandı.

“Birinci ayak güçlü bir demokrasi

”Bu amaçla dört ayaklı bir stratejiden söz edeceğini belirten Kılıçdaroğlu, Millet İttifakı olarak hedeflerini anlattı. Kılıçdaroğlu sözlerini şöyle sürdürdü:

Birinci ayak güçlü bir demokrasi, güçlü bir parlamenter sistem… 6 lideri bir araya getiren temel felsefenin özünde demokrasi yatıyor. Demokrasinin gelişmediği hiçbir ülke gelişmemiştir. Dolayısıyla dünyaya baktığımızda kişi başına gelirin en yüksek olduğu ülkelerin tümünde güzel bir demokrasi anlayışı ve geleneği vardır.

Kuvvetler ayrılığını getirmek zorundayız. Yasama, yürütme ve yargıyı sağlıklı işleyen, birbirini denetleyen güçler haline getirmek zorundayız.

Sağlıklı işleyen hiçbir demokraside denetimsiz alan yoktur. Her alan mutlaka denetlenir. TBMM' de denetlenir.

Özgür medya…Özgürlüğün olmadığı bir yerde zaten demokrasi olmaz. Medyanın da özgür olması lazım. Bunun altyapısını koşulsuz sağlanması gerekir.

Denetimsiz bir güç demokrasilerde yoktur. Siyaset kurumunun halkına hesap vermesi gerekiyor. İktidar sahipleri halka hesap veremiyorsa orada demokrasi yoktur.

Demokrasinin varlığı halktan toplanan vergilerin hesabının halka verilmesidir ve devlette saydamlığın sağlanmasıdır.

“Ulusal Vergi Konseyi kuracağız”

Güçlendirilmiş Parlamenter Sisteme geçerken Millet İttifakı olarak dedik ki; Ulusal Vergi Konseyi kuracağız. 85 milyondan toplanan vergilerin nerelere harcandığını, Ulusal Vergi Konseyi her yıl bir rapora bağlayacak. Resmi Gazete'de yayınlanacak ve bütün Türkiye'de herkes bilecek. Bunun taahhüdünü yaptık, 6 lider altına imza attık.

Sağlıklı işleyen demokrasilerde siyaset kurumunun lekelenmemesi, temiz kalması lazım. Bu konuda da bir irade ortaya koyduk. Siyasi Etik Kanunu çıkaracağız dedik ve 6 lider altına imza attık. Siyaset ahlak zemininde yürürse pek çok sorun kendiliğinden çözülmüş olacak.

Ve elbette siyaset kurumu, yani iktidar sahipleri parlamentoya bütçe getirirler. Paraların sağlıklı bir şekilde harcanıp harcanmadığının hesabının verilmesi lazım. Nereye? Aynı zamanda parlamentoya… 6 lider bunun için oturup tartıştık. Plan ve Bütçe Komisyonu dışında bir de Kesin Hesap Komisyonu kuracağız dedik. Yani bir yıl önceki bütçenin kaynaklarının nerelere harcandığının hesabını vereceğiz.

Ve bir şey daha yaptık. Bizim tarihimizde bir ilk. Dedik ki Kesin Hesap Komisyonu başkanı ana muhalefet partisinden olacak. Yani iktidar sahipleri gelecek TBMM'de hesap verecek.

“İkinci ayak üreten Türkiye”

Kılıçdaroğlu stratejisindeki ikinci ayağı ‘Üreten Türkiye' başlığında topladı. Türkiye'nin her alanda üreten bir ülke olması gerektiğinin altını çizen Kılıçdaroğlu; “Kaynaklarımız var ve çalışkan insanlarımız üretimden koparılıyor” ifadelerini kullandı. Kılıçdaroğlu stratejisinin ikinci ayağını şu sözlerle anlattı:

Herkesin ürettiği güçlü bir Türkiye, dışarıya el avuç açmayan bir Türkiye inşa edeceğiz. Üreten Türkiye; yeri geldiğinde komşularına ve dünyaya yardım yapabilecek güce ve kapasiteye sahip bir Türkiye demektir.

Neyi nasıl üreteceğimizi çok iyi bilmek zorundayız. 21. yüzyıl ekonomisi tarım-sanayi ekonomisi değil bilgi ekonomisidir. Hangi ülke bilgi üretirse o ülke hızla büyür ve kalkınır. Bilgiyi üniversitelerde üreteceğiz. O nedenle bizim iktidarımızda üniversitelerde her türlü düşünce özgürce karşılanacak.

Hiç kimse farklı düşündü diye üniversiteden atılmayacak. Üniversiteler birer bilgi yuvası olacak. Üniversitelerin ürettiği bilgiler sanayici tarafından elle tutulur metaya dönüştürülecek.

“MIT ziyaretim eleştirildi ama…”

Benim MIT'ye gidişim pek çok kesim tarafından eleştirildi. Biz ABD'nin ve dünyanın en önemli teknoloji üreten üniversitelerinden biri olan MIT'de çalışan, Türkiye üniversitelerinden mezun olmuş ve oraya gidip çalışan hocaları kendi ülkemize getirmek zorundayız. Burada çalışıp üretmeliler. Burada bütün yaratıcı güçlerini ortaya koymalılar.

Yani biz katma değeri yüksek ürün üretmek zorundayız. Katma değeri yüksek ürün üretmeyen Türkiye kalkınamaz, söz sahibi olamaz.

“Çip üretmeliyiz”

Bilgi ekonomisine sahip olan ülkeler üretiyor, biz onların pazarıyız.

Açık ve net söylüyorum, Millet İttifakı iktidarında biz başkalarının pazarı değil üreten ve dünyaya mal ihraç eden bir ülke olacağız. İddiamız güçlü ve kuvvetli.

20. yüzyıl petrol yüzyılıydı ve petrol savaşları vardı. 21'nci yüzyıl çip savaşlarıdır. Çipi kim üretecek? Çipin nerede üretileceğine biz karar vereceğiz. Yani bilgi üretenler karar verir. 21. Yüzyılın Türkiye'sinin temel hedefi bilim, sanayi ve teknolojide çip üreten bir ülke olmak. Hedefi yüksek koyacağız ve o hedefi mutlaka yakalaşacağız.

“Üçüncü ayak: Güçlü sosyal devlet”

Stratejisinin üçüncü ayağını güçlü bir sosyal devlet olarak tanımlayan Kılıçdaroğlu, iktidarlarında çocukların yatağa aç gitmeyeceğini ifade etti.

Kılıçdaroğlu; “Güçlü bir sosyal devlet kuramazsak, istediğiniz kadar üretin ama hakça bölüşmezseniz, toplumun bir kesimi yoksul bir kesimi varsıl olursa orada huzur olmaz. Orada bereket de olmaz. Huzurun olması yaratılan kaynağın hakça bölüşülmesine bağlıdır. Yani hiçbir çocuğun yatağa aç girmediği güzel bir Türkiye'yi demokrasi ile yeniden inşa edebiliriz. Bugün Türkiye'de sosyal devlet büyük yara almış durumdadır. Özellikle son 5-6 yılda alt gelir gruplarından bir avuç üst gelir grubuna milyarlarca dolarlık kaynak aktarılıyor. Tabanda bir yoksullaşma süreci başladı” diye konuştu.

“Dördüncü ayak: Sürdürülebilirlik”

Kılıçdaroğlu liyakat ve eğitim eleştirileri getirdiği sürdürülebilirlik konusunda ise şu ifadeleri kullandı:

Gayet güzel demokrasiyi getirdiniz. Ürettiniz, sosyal devleti inşa ettiniz ama durduğunuz andan itibaren geriye gidersiniz.

Sürdürülebilirliğin kilit anahtarı devlette liyakattir. Yani birikimli insanların devlet yönetiminde olmasıdır. Yani birikimli, üreten insanların üniversitelerde olmasıdır.

Bu kültürlere sıcak siyaset müdahale etmez

Değişime ayak mı uyduracağız, öncülük mü yapacağız? Bunun kararını vermek zorundayız. Biz değişime ayak uydurmak istemiyoruz. Onlar yaptı biz de yapalım. Hayır! Biz yapalım onlar bizi izlesin. Devletin kurumları vardır, o kurumların da kendi kültürü vardır. Tarihsel süreç içinde o kültür sıcak siyasetin müdahale edemeyeceği kadar güçlü bir hal alır.

Merkez Bankası böyledir, bakanlıklar böyledir. Bu kültürlere sıcak siyaset müdahale etmez.

Çocuklarımız neyi merak ediyorlarsa araştırabilecekleri alanlar olacak

Sürdürülebilirliğin temel anahtarlarından biri de eğitimdir. Eğitimin yeniliğe açık olması lazımdır. Eğitimin merak duygusunu büyütmesi gerekir. Merak duygusunu büyütüyorsanız ve çocuk yaşamı sorgulayabiliyorsa o zaman Türkiye hızla büyümenin ve sürdürülebilirliğin önünü açmış olur.

Biz eğitim sisteminde de köklü değişiklikler yapacağız. Çocuklarımız neyi merak ediyorlarsa araştırabilecekleri alanlar olacak.

Onları suçlamadan onları cezalandırmadan, neden soru soruyorsun demeden ne kadar çok nitelikli soru sorabilirlerse eğitimin de o kadar değerli olduğunu göreceğiz. Bu sürdürülebilirliğin liyakatle beraber temel anahtarlarından birisidir.

Program sırasında konuşma yapan bir diğer lider Ali Babacan ise "Ekonomik terimlerin biliyorsunuz anlaşılması zor olabiliyor; neo klasik, epistemolojik kopuş, heterodoks yaklaşım gibi ama ben fazla rakamlar ve grafiklerle sizi yormayacağım dedi.

Grafikli açıklamalarına ilişkin "Bunlar da TÜİK verileri, artık ne kadar inanıyorsanız" ifadelerini kullanan Babacan açıklamasını şu sözlerle devam ettirdi:

"Sayın cumhurbaşkanımız (Kılıçdaroğlu) yemin töreninden sonra bir konuşma yapar diye tahmin ediyorum. İki üç cümle önereceğim; “Ey yazarlarımız, basın mensuplarımız, köşe yazarlarımız, düşünürlerimiz şöyle derin bir nefes alın, artık özgürsünüz”, “Değerli hakimlerimiz, savcılarımız artık rahat olun anayasaya yasalara bakın vicdanınızın sesini dinleyin, kararlarınızı öyle alın yargının bağımsızlığını sağlamak bu kadar kolay”

Demokrat Parti lideri Gültekin Uysal ise, yaptığı konuşmada "Kurumlarımızın bilerek ve istenerek derinliği yok edilmiş olmasının bedelini Hatay ve Kahramanmaraş’ta yaşadığımız depremler vesilesiyle gördük. Bir kişinin emriyle hareket eden, devletin kendilerini kurtarmak için asrın felaketi diyerek propaganda yapılan bir depremi felaket haline getiren işte bu akılsızlıktır. Aslında bu asrın tiyatrosunun provasını bir buçuk yıl önce Antalya’da Muğla’da gerçekleşen yangınlar vesilesiyle zaten görmüştük" dedi.

Uysal sözlerini şöyle sürdürdü:

"Türkiye, buhran dönemi içerisinde. Cumhuriyet’in fetret dönemini sonlandıracağız. Dişinden tırnağından artırdığıyla kademe kademe inşa ettiği varlığını bir yıkım mühendisleri projesiyle yıkmak isteseniz de yarınlara taşıyacağız. Bu tarih eşikte ülkemizi yeniden kuracak maruz kaldığı riskleri ve meydan okumaları ortadan kaldıracak siyasi bir akla ihtiyacımız var. Daha da vahim, keyfi kararlar alan bir ülkeyiz. Değişimin yüksek olduğu rekabet ile beşeri sermayemiz başta olmak üzere kullanmak ve kodlamak mecburiyetindeyiz. Bulunduğumuz bu tarih eşliğinde Türkiye’yi yeniden işleyen bir demokrasiyle, hukukuyla buluşturabileceği, böyle bir çağda denk bir siyasi akılla, bugün konuştuğumuz problemlerin konuşmayacağı bir ülkeye kavuşabileceğimizi biliyoruz."

Gelecek Partisi Genel başkanı Ahmet Davutoğlu konuşmasında şunları ifade etti:

"Biz nesillerin önünü açmak için 6 parti bir araya geldik. Altılı Masa 200 yıllık modernleşme tarihimizin, 150 yıllık meclis tarihimizin, 100 yıllık Cumhuriyet tarihimizin ve 75 yıllık demokrasi tarihimizin en büyük toplumsal barış projesidir.

Ekonomiyi temizlemek istiyorsak şu anda yaşayan bütün Cumhurbaşkanı, başbakanlar ve önce başta ben olmak üzere ve ilgili bakanların tümü mal varlığı beyanında bulunmalıdır. Ben bu çağrıyı geçtiğimiz yıllarda da yaptım ve önce benden başlayın, hesap vermeye hazırım ama herkes hesap verecek. Hiç merak etmeyiniz siyasi ahlak kanunu mutlaka çıkacak ve bir daha bu ülkede hiç kimse sahip olduğu siyasi pozisyon dolayısıyla mal ve mülkünü servetini asla arttıramayacak.

"Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, Türkiye'nin bölgesine hakim bir devlet olmasının istenmediğini kaydetti.

Bu konuda farklı bir politika izlemekle mükellef olduklarını aktaran Karamollaoğlu, şöyle dedi:

"Elbette biz dünyayla bütünleşelim. Kavga edelim demiyorum ama onların oynayacakları oyunlar karşısında da uyanık olmak, dik durmak mecburiyetindeyiz. Kendimizi güçlendirecek adımları atmak mecburiyetindeyiz. Sayın Kılıçdaroğlu'nun söylediği gibi sanayileşmek bizim en önemli adımımız, en önemli yapacağımız işlerden bir tanesidir."

İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı Ümit Özlale ise İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi'nde olmaktan duyduğu memnuniyeti dile getirerek, genel başkanları Meral Akşener'in selamını iletti.

Kahramanmaraş merkezi depremlerde binlerce insanın evinin yıkıldığını ve geçim kaynaklarının yok olduğunu aktaran Özlale, çok sayıda kişinin memleketini terk etmek zorunda kaldığını söyledi. Özlale, yaşanabilir şehirlerin kurulması gerektiğini sözlerine ekledi.

 

 
 

 

 

 
 

 






FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER GÜNCEL Haberleri

ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
YUKARI