Bugun...


DR. KEMAL KAMBUROĞLU

facebook-paylas
Tarımda Durum Nedir? Gıda Fiyatları Neden Pahalı?
Tarih: 23-04-2022 15:34:00 Güncelleme: 23-04-2022 15:34:00


Her markete ya da manava gittiğimizde fiyatlar el yakıyor ve giderek de yükseliyor. Gıda fiyatları neden el yakıyor? Ne oldu birden bire böyle? Türkiye toprakları çok zengin, 200 milyon insanı besleyecek bir toprak kapasitemiz var hala. İyi de neden gıda pahalılığı yüzünden vatandaş gıdaya ulaşmakta zorlanıyor? Bu sorunun cevabı çok açıktır;

Türkiye 1980 den itibaren çok ama çok yanlış bir tarım politikası izlemiştir. Merhum Özal’ın “tarım da neymiş, tarım köylülüktür, tarımı küçültelim, hizmetler sektörünü büyütelim” diye ifade ettiği ve uygulamaya koyduğu çok yanlış politika, günümüze kadar gelen süreçte Türk tarımını çöküş noktasına getirmiştir. Türkiye öncelikle tarım için temel bir vizyon ortaya koymalı ve etkili bir politika geliştirmelidir. Bunun için de temel tarım politikası “devlet politikası” olmalı, siyasi iradeler değişse bile temel tarım politikası asla değişmemeli sadece güncelleştirilmeli ve geliştirilmelidir. Çünkü tarım stratejik bir alandır ve yakın- orta gelecekte Türkiye için tarımın “milli güç unsurlarından biri” haline gelmesi kuvvetle muhtemeldir. Zira dünyanın içinde bulunduğu süreçte artan nüfusu da dikkate aldığımızda orta gelecekte bir gıda krizinin oluşması kaçınılmaz görünmektedir. Mesela Çin yakın gelecek için bile bunu düşündüğünden binlerce ton gıda stoklamaktadır. Meseleyi genel çerçeveden Türkiye özeline indirdiğimizde Türkiye’de bu gün kırsaldaki nüfusun önemli bir kısmının kentlere göçmesi tarımsal üretimde düşüşün nedenlerinden biri oldu. Bu gün köylerimizde yaş ortalamasının oldukça yüksek olduğu ifade ediliyor. Yani toprağı işleyecek, hasadı kaldıracak insanlar yaşlı insanlar. Gençler ağırlıklı olarak şehirlere göç etmiş durumda, üstelik şehirde de çoğu işsiz. Böylesi bir durum kent kültürünün de erozyona uğramasına neden oluyor. Çünkü gelen kesim ne tam kentli olabiliyor ne de köydeki yaşamı sürdürebiliyor. Amorf bir yapı çıkıyor ortaya. Öylesi koşullarda da kentlerin altyapıdan eğitime kadar birçok alanda yetersiz kalması durumu ortaya çıkıyor. Avrupa ve ABD’de kırsalda yaşayan nüfus %3 civarında. Ancak her türlü imkâna sahipler. Çiftçilik ile büyük gelirler elde edebiliyorlar. Türkiye’de de insanımız çiftçilik ve hayvancılıktan yeterince gelir elde edebilseydi ve yaşam koşulları onu tatmin edebilseydi hem şehirlere akın olmazdı hem de tarımsal üretim kapasitemiz artarak devam ederdi.

Biriken sermaye köylerde, kasabalarda fabrikalara dönebilirdi. Hatta köylere turist bile çekebilirdi. Hollanda’ya gidenler bilirler Volendam’a gittiğinizde sizi mutlaka bir peynir üretim fabrikasına götürürler. Hem de oldukça nostaljik görüntüleri de içeren fabrikalara. Ayrılırken de her turist grubu fabrikanın satış reyonundan bolca peynir alır ve oldukça iyi sayılacak miktarda Euro’yu oraya bırakır. Türkiye’de et de, süt de, sebze de, hububat da çok pahalandı. Gıda fiyatları çok yükseldi. Türkiye 80li 90 yıllarda ciddi ölçüde hayvan ihracatı yaptı. O yıllarda kırmızı etin %25i küçükbaş hayvanlardan idi. Bu oranın şimdilerde %10-12 civarında olduğunu belirtiyor uzmanlar. Türkiye, dünya mera alanı sıralamasında 14,6 milyon hektar ile 46. sırada. Hayvancılığın önemsendiği ve geliştiği ülkelerde mera alanları hem çok iyi korunur hem de çok verimli kullanılır. Sadece hayvanların beslenmesine yönelik ot, yem bitkisi üretimi için değil doğal kaynakların korunması, sürdürülebilir tarımsal üretim için meralara büyük önem verilir. Hazine arazilerinin bir bölümü de mera alanıdır. Hayvancılığa gereken önem verilmediği için mera alanları kolayca elden çıkarılabiliyor. Ot biten yerde turistik tesis, sanayi tesisi veya alışveriş merkezi, toplu konut projelerinin yapılması daha kârlı bir iş olarak görülüyor. Bu da kalkınmanın, gelişmenin göstergesi olarak sunuluyor. TÜİK 2014 verilerine göre, Türkiye’nin toplam alanının yaklaşık yüzde 20’si, tarım alanlarının ise yaklaşık yüzde 38’i olan 14,6 milyon hektar çayır ve mera alanı var. Türkiye’nin çayır ve mera varlığı 1940 yılında 44,2 milyon hektar iken 20 yıl sonra 1960’ta 28,7 milyon hektara geriledi. 1990’da 14,2 milyon hektara düşen çayır ve mera alanının 2014’te 14,6 milyon hektar olduğu tahmin ediliyor. Son dönemdeki artışın, mera alanlarının tespiti ve kayıt altına alınması ile olduğu değerlendiriliyor. Sebze ve meyvenin en çok yetiştiği Ege bölgesinde bile 1970 yılında 1 milyon  27 bin 900 hektar olan mera alanı, 2014’e gelindiğinde 388 bin 846 hektara düşmüş. Aynı dönemde Marmara’nın mera varlığı 463 bin 600 hektardan 280 bin 619 hektara gerilemiş. Peki, mera olmayınca hayvancılık nasıl olacak? Hayvanlar ne yiyecekler? GAP bütün Türkiye’yi doyurabilecek bir varlık iken hala tamamlanmadı, hatta dünyayı besleyecek bir yapı GAP. Ama hala sulama yatırımları bitirilmedi.

GAP’da açık kanaletler var. Sadece açık kanaletler ile sulama yapılınca tarlalar suya boğuluyor ve ürün zarar görüyor. Basınçlı modern sulama sistemleri ile kanaletler birlikte kullanılabilir ve iyi hasat alınabilir. Biz işin tekniğini fazla bilmiyoruz ama sorup öğrendik. Çiftçiye verilen destekler de göreceli olarak düştü. Nominal olarak destek rakamı yükseldiği halde dolar ile mukayese edildiğinde 3 milyar $dan 1,5 milyar $a gerilediği belirtiliyor. Çünkü gübre de mazot da $ a endeksli. 1 kg patatesi çiftçi 1 TL. ye satıyor ama patates markette 9,5 lira oluyor. Nasıl oluyor bu iş anlamak mümkün değil. Çiftçilerin üretimini arttırabilmesi için sübvanse edilmesi gerekiyor. Gelişmiş ülkeler bu durumu “kamu zararı” olarak yazıyorlar. Bizde ise “ithalat ile” kamu zarı yazılıyor. Bu durum çiftçiye de zarar veriyor. Örneğin makarna ve büsküvi üretip ihraç etmek için dışarıdan buğday alıyoruz. Ancak dışarıdan aldığımız buğdaya yerli üreticiden aldığımız buğdayın genelde iki katı fiyatı ödüyoruz. E, madem makarna ve büsküvi ihraç etmemiz için buğday lazım, bunu bizim çiftçi üretsin ondan alınsın. Parayı da bizim çiftçimiz kazansın. Türkiye’de tarımsal yatırımlar diğer yatırımların ardına düşmüş görünüyor. Türkiye ulaştırma altyapı yatırımlarına bir süre ara vererek tarımsal yatırımlara ivedilikle öncelik vermelidir. İnsanlar aç kalınca köprüyü, yolu, binayı yiyemezler ki. Devlet öncülük ederek ürün bazında kooperatifler kurdurup köylünün ürününün değerinde satabilmesini sağlamalıdır. Ayrıca yine kooperatifler vasıtası ile örneğin güneş enerjisinden elektrik elde edilerek tarıma ucuz enerji sağlanmalıdır. Şirket tarımı yönteminden vazgeçilmelidir. Çünkü şirket tarımı küçük ve orta ölçekli çiftçinin devre dışı kalmasına sebep olmaktadır. Şirketler bir anlamda kartel oluşturarak ürünü düşük fiyat ile alıp topluyorlar. Fransa’nın en ünlü ürünlerinden olan Rockfor peyniri sadece Rockfor köyünde üretiliyor ve 2200 ortaklı bir kooperatif üretiyor. Yıllık üretimi ise 508 milyon Euro. İşte bu nedenlerle çiftçilerin tümünün kooperatifleşmesi şarttır. Çiftçinin tohum sorunu var, tohumculuk neden tekelleşti? TİGEM neden tohum üretmiyor? Neden hayvan ıslahı yapmıyor?

Son 10 yılda tarım dışı kalan arazilerimiz yine tarıma döndürülse başka yerde arazi aramaya da gerek kalmaz. Tabii ki pandeminin de Rusya- Ukrayna savaşının da bütün bu gıda krizinde önemli etkisi vardır ama günün sonunda her şey gelip beşeri sermayede yani eğitimde düğümleniyor. İnsanımızı eğitip çıtayı yukarı çekmek zaruridir. Devlet milletini doyurmak zorundadır o nedenle bunun koşullarını hazırlamalıdır. Türkiye’mizin her açıdan bunu yapabilecek imkân ve kabiliyeti vardır.





FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ
GAZETEMİZ

Web sitemize nasıl ulaştınız?


HABER ARA
YUKARI