Bugun...


DR. KEMAL KAMBUROĞLU

facebook-paylas
Haksız Tahrik İndirimi Ve Hukuk
Tarih: 09-07-2022 15:18:00 Güncelleme: 09-07-2022 15:18:00


Türkiye’de gün geçmiyor ki gazetelerin 3ncü sayfa haberlerinde kadın cinayetleri olmasın. Çok acıdır ki kadın cinayetleri sanki artık olağan vaka görünümüne büründü. Bunun başlıca sebebi yasaların uygulanmasındaki farklı görüşlerdir. Hukuk mürekkebi yalamış biri olarak belirtelim ki; cinayet bir suçtur ve fail ceza yasasına göre yargılanır. Ceza yargılamasında somut delillerin yanı sıra ceza yargıcının “takdir-i delil” hakkı vardır. Yani ceza yargıcı hem ceza yasasına hem de vicdanına dayanarak cezayı belirler. Bu açıdan ceza mahkemeleri ile hukuk mahkemeleri arasında fark vardır. Suç ile ceza arasında orantı olması esastır. Zira suç ile ceza arasında doğru orantı olmaz ise adalet toplum vicdanında yerini bulmamış olur ki bunun sonuçları ağırdır. Yani kamu vicdanı “ evet, hak ettiğini buldu” diyebilmelidir. Aksi halde öncelikle kamunun adalet duygusu zedelenir. Adalet duygusu zedelendiğinde toplumun hukuk kurumuna olan güveni ortadan kalkar.

Hukuk kurumuna olan güven ortadan kalkarsa devlete olan güven ortadan kalkar. Devlete olan güven ortadan kalkarsa devlet çöker. Çünkü devletin temeli adalet, adaletin varlığını sağlayan da hukuk kurumu ve hukukun üstünlüğüdür. Atalardan beri gelen ve tüm mahkeme salonlarının duvarında yazılı olan söz nedir; “Adalet mülkün temelidir.” Peki, burada sözü edilen mülk nedir? O mülk “devlet kurumunun” ta kendisidir. Yani adaletin tecellisi devletin varlığını devam ettirmesinin temel şartıdır. Bunları neden yazdık? Dedik ya, artan kadın cinayetlerinden ve özellikle de Pınar Gültekin cinayeti davasında verilen yargı kararı nedeniyle. Temmuz 2020 de üniversite öğrencisi Pınar Gültekin’i boğduktan sonra varile koyup yakan C.M.A’nın yargılandığı davada “ağırlaştırılmış müebbet hapis” (eski TCK’daki idam cezasının karşılığı) cezasının haksız tahrik indirimi uygulanarak 23 yıla düşürülmesi toplum vicdanında derin yara açmış, mahkemenin bu kararı toplumun her kesiminden büyük tepki almıştı. Hatta öyle ki Cumhuriyet Başsavcılığı madde madde yazarak karara itiraz etti.

Açık ve net söyleyelim ki; bir kişiyi önce boğup sonra beton dökerek varile koyup yakmak canavarca hisle taammüden işlenmiş bir cinayet suçudur ve hiçbir biçimde iyi hal indirimi alamaz. İnsan bir cinnet anında bir kişiyi öldürmüş olabilir ama beton dökerek varile koyup yakmak nedir muhterem? Üstelik de birçok haberde Pınar Gültekin’in yakılırken henüz ölmemiş olduğu yazıyordu. Eğer bu haberler doğru idiyse ortaya tam da “canavarca his” olgusu çıkıyor. Yine bir kadın cinayetinde, Fatma Hülya Yıldız cinayetinde boşanma aşamasında olduğu eşi M.N.Y. Fatma Hülya Yıldız’ı bıçaklayarak öldürüyor ve ardından ölmesini kesinleştirmek için maktulenin başına dört adet halı yıkama poşeti geçirerek cinayeti işliyor. Ankara 37. Ağır Ceza Mahkemesi’nde dava açılıyor. Mahkeme yaptığı yargılama sonucunda, 4 Haziran 2021 tarihinde, ‘tasarlayarak eşe karşı kasten öldürme’ suçundan sanık koca Mehmet Nevzat Yıldız’a tahrik ve iyi hal indirimi yapmadan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verdi.  Kararda “haksız tahrik indirimi ile ilgili olarak da şöyle denildi: “Haksız tahrik halinde failin iradesi üzerinde zayıflama meydana gelmekte, böylece haksız fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altındaki kişinin suç işlemekten kendisini alıkoyma yeteneği önemli ölçüde azalmaktadır. Haksız tahrik hükmünün uygulanabilmesi açısından, failin suçu ilk haksız fiilin doğurduğu öfke veya şiddetli elemin etkisiyle işleyip işlememesi önemlidir. Suçun işlenme biçimindeki hususiyetler, toplumda meydana getirdiği tepki ve infial, kamu vicdanını rencide edici niteliği, uzun bir süre kaçak oluşu ve duruşmadaki hal ve hareketleri nazara alındığında takdiri indirime müstahak görülmeyen sanık lehine, hak etmediği için takdiri indirim yoluna gidilmemiştir.” Mahkemenin bu kararı fevkalade isabetli bir karardır. Pınar Gültekin davasında ise aynı isabetli karar verilememiştir. Adalet Bakanlığı haksız tahrik indirimi ile ilgili bir çalışma yapmaktadır. Uluslararası normlar incelenmelidir. Yeni yapılan çalışmada “kadına şiddeti önleyici biçimde” haksız tahrik indirimi konusunun düzenlenmesi gerekmektedir. Kadına şiddetin önlenmesine yönelik yasa teklifi ile “iyi hal indirimi” kaldırılmıştı. İndirim nedenleri belli koşullara bağlanmıştı. Bu konuda Yargıtay bir içtihat geliştirebilir.  Lakin “tasarlayarak ya da canavarca hisle veya eziyet çektirerek kasten öldürme suçunun işlenmesi halinde” kesinlikle haksız tahrik indirimi uygulanmaması gerekir. Türk Ceza Kanunu’nun mevcut 29. maddesinde düzenleme, “Haksız bir fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altında suç işleyen kimseye, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine 18 yıldan 24 yıla ve müebbet hapis cezası yerine 12 yıldan 18 yıla kadar hapis cezası verilir” şeklinde yapılmış. Bu ne demektir, bir senaryo ile örnek verelim. Bir kişi diğer bir kişi ile kavga ediyor, kavga giderek büyüyor, bir taraf diğer tarafın ailesine ya da kutsal değerlerine sinkafla sövüyor, diğer taraf da adeta bir cinnet anı yaşayarak karşındaki kişiyi öldürme eylemini gerçekleştiriyor. İşte belki böylesi bir olayda haksız tahrik indirimi sözkonusu olabilir. Ama adam canice kadını kesmiş, doğramış sonra da yakmış buna haksız tahrik indirimi filan katiyen olmaz. Ceza en üst sınırdan verilmelidir. Birçok kişi cezaların suç işlemeyi engellemediğini, işin temelinde eğitim meselesinin yattığını söyler.

İşin temelinde eğitim meselesinin (öğrenim değil eğitim) yattığı yüzde yüz doğrudur. Ama cezaların suç işlemeyi engellemediği savı kesinlikle yanlıştır. Devlet her bireyin yaşam hakkını korumakla yükümlüdür. Kamu düzeni bunun için vardır. Yapılan araştırmalar gösterir ki eğitimsiz, kaybedecek fazla bir şeyi olmayan bireyler suç işlemeye daha yatkındırlar. O bireyleri suç işlemekten alıkoyan tek olgu alacağı cezanın büyüklüğüdür. Eskiden “idam” cezası vardı ve insanlar “asılmaktan” çok korktukları için bu tür cinayetlere pek rastlamazdık. Çünkü o eğitimsiz suç makinelerinin kaybetmekten en çok korktukları şey “hayatları” idi.

Biz hep söyleriz; bir toplumun eğitim seviyesi yükseldikçe, insanların kaybedeceklerinin sayısı fazlalaştıkça o oranda da suç işlemekten kaçınırlar. Cezaların ağırlığı o toplumun eğitim seviyesi ile doğru orantılı olarak artar veya azalır. En büyük yargı makamı toplumun vicdanıdır. Toplumun vicdanında karşılık bulmayan kararlar adalete olan güveni sarsar. Biz bu ülkede ailesinden bile fedakârlık ederek görevlerini layığı ile yapmaya çalışan çok sayıda hâkim ve savcımızın da olduğunu biliyoruz. Kendi arkadaşlarımızdan görüyoruz. İyi ki de varlar. Adalet bu gün o fedakâr hâkim ve savcıların sırtında ayakta duruyor. Yanlış olan kişileri de sistem bir şekilde devre dışı bırakıyor zaten.





FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ
GAZETEMİZ

Web sitemize nasıl ulaştınız?


HABER ARA
YUKARI