Bugun...


DR. KEMAL KAMBUROĞLU

facebook-paylas
Türkiye'de Deprem Tehdidi
Tarih: 07-07-2020 08:21:00 Güncelleme: 07-07-2020 08:21:00


Ülkemiz coğrafi açıdan bir deprem kuşağı üzerinde bulunuyor. Basit ifadesi ile deprem, fay kuşağındaki bir fayın kırılması sonucu açığa çıkan enerji tarafından oluşuyor. Türkiye’de üç fay sistemi alanı var. Bunlar; Batı Anadolu Fay Sistemi, Kuzey Anadolu Fay Hattı ve Doğu Anadolu Fay Hattıdır.

Son günlerde hem Doğu Anadolu’da örneğin en son Van ilimizde hem de Batı Anadolu Fay sisteminde örneğin Manisa ve Muğla’da depremler ortaya çıktı. Uzmanların ifadesine göre Türkiye’de depremler beklenen bir hadise. Lakin özellikle iki bölge üzerinde düşünceler yoğunlaşıyor. Bunlardan biri Muğla Marmaris bölgesi diğeri de Marmara bölgesi. Geçtiğimiz günlerde Marmaris’te oluşan deprem üzerine bir açıklama yapan Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) Deprem Araştırma ve Uygulama Merkez (DAUM) Müdürü Prof. Dr. Hasan Sözbilir Batı Anadolu Fay Sisteminde bir rahatlamanın olmadığını, bunun ancak 6'nın üzerinde bir depremle gerçekleşebileceğini söyledi. Prof. Dr. Sözbilir, "Afrika ile Türkiye'nin güney sınırını oluşturan fay geçmişte 8'e varan depremler üretmiş. Bunlar devreye girerse 8 büyüklüğünde deprem olur. O zaman güneybatı sahillerimiz  tsunami tehlikesiyle karşı karşıya kalabilir.

Türkiye'nin jeolojik evrimi içinde belli dönemlerde sismik artışlar gerçekleşiyor. Son 1 yılda da bunu yaşıyoruz. Ama bu artışı rahatlatacak bir deprem henüz gerçekleşmedi. Bu gerilimi ancak 6'nın üzerinde büyüklüğe sahip depremler boşaltabilir. Doğuda bu oldu. 6.8 büyüklüğündeki Elazığ depremi orayı rahatlatmış olabilir ama batıda bu rahatlama gerçekleşmedi. Ya böyle deprem fırtınası şeklinde olup sürekli kırıla kırıla devam edecek ya da birdenbire bir enerji boşalımı gerçekleşebilir. Enerji boşalımı gerçekleştiğinde o enerji havaya karışmıyor. Yan taraftaki faylara aktarılıyor. Bu sefer orda birikim başlıyor. Eğer o bölgedeki fayın kırılma zamanı yaklaşmışsa gerilimle birlikte kırılma daha erken gerçekleşebiliyor. O nedenle biraz daha sıkıntılı dönemler yaşayabiliriz.” diyor. Bunlar Ege bölgesi özellikle de Marmaris gibi sahil kentlerimiz için önemli uyarılar. Bu durumda merkezi ve yerel yönetimlerce alınması gereken tedbirlerin bir an önce alınması gerekmektedir. Bodrum’da Türkiye’de ilk kez bir erken uyarı sistemi kurulmuş ama sadece suyun hareketlerini kontrol ediyor. Burada en önemlisi bir tusunamide denizin erişemeyeceği açık parklar oluşturmak ve insanları süratle bu alanlara toplayabilmektir. Öte yandan en önemli deprem tehdidi Kuzey Anadolu Fay Zonunun kırılması ile oluşabilecek  “olası Marmara depremidir.” Bu olası deprem yıllardır uzmanlarca ifade ediliyor ve yaklaşık 7.6 – 7.8 büyüklüğünde olacağı öngörülüyor. Allah esirgesin böylesi bir deprem Türkiye için büyük bir felaket demektir. Olası bir Marmara depreminde depremden etkilenmesi beklenen ve sanayinin kalbinin attığı İstanbul, Bursa, Kocaeli ve Sakarya’da, tam net bir envanter bulunmaması nedeniyle bu afetten sanayinin ne kadarının, hangi oranda etkilenebileceği tam olarak saptanamasa da bununla ilgili yapılmış araştırmalar mevcuttur ve eldeki veriler itibarıyla bir takım sonuçlara ulaşmak mümkündür. İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve Japonya Uluslararası Güçbirliği Ajansı (JICA) tarafından yapılan çalışmalarda büyüklüğü 7,5 ve 7,7 olan iki ayrı deprem senaryosuna göre oluşacak muhtemel kayıp ve hasar durumu şu şekildedir: 50 bin ile 60 bin arasında ağır hasarlı bina, 500 bin ile 600 bin arasında evsiz aile, 70 bin ile 90 bin civarında ölü, 120 bin ile 130 bin civarında ağır yaralı, 400 bin civarında hafif yaralı, bin ile 2 bin noktada su sızıntısı, 30 bin doğalgaz servis kutusunda gaz çıkışı, 140 milyon ton enkaz, 1 milyon kişi için kurtarma operasyonu, 330 bin çadır, 50 milyar dolar civarında maddi kayıp olarak belirleniyor. Bu muazzam bir kayıp demektir. Böylesi bir kaybın ülkemiz için nasıl büyük bir sorun teşkil edeceği açıktır. O nedenle olası depremler için tedbirlerin süratle alınmaya devamı elzem gözüküyor. Rahmetli Prof. Dr. Ahmet Mete Işıkara (Deprem Dede9’nin ünlü bir sözü vardı “Deprem öldürmez bina öldürür.” derdi. Bu sebeple İstanbul, Kocaeli Bursa ve Sakarya için yapı stoku çok önemlidir. Son çıkartılan yasalar ile yapıların denetimleri önemli ölçüde sağlıklı gerçekleşmektedir. Lakin yapıların inşa edildiği zeminler de çok önemlidir. Zemin etütleri ve depreme dayanıklılıkları da çok iyi kontrol edilmelidir. Özellikle dere yataklarına yapı izni verilmemesine özen gösterilmelidir. Zira ne dere yatakları kumlu, alivüyon zeminler olduğundan binayı ne derece sağlam yaparsanız yapın bir pasta kremasının üzerine konulmuş vazo gibidir. Yan yattığında kayıp büyük olur.

Öte yandan sadece binalar için de değil, bir deprem esnasında doğalgaz, elektrik, su kaçakları da büyük ölçüde hem can hem de mal kaybına sebep olabilecektir. Bu unsurların da hemen etkisiz hale gelmesini sağlayacak tedbirler şarttır ve bütün bunlar önceden hesaplanıp planlanmalıdır. Deprem sonrası afet toplanma merkezleri mümkün olduğunca hiçbir şekilde üzerine yapı yapılmayan açık alanlar olmalıdır ve yeterli sayıya sahip bulunmalıdır. Depremde hasarın minimuma indirilmesinin yolu her alanda önceden etkin ve doğru planlama, devamında da doğru ve etkin uygulamadır.

Çok önemli bir nokta da doğayı kızdırmamak ve tahrip etmemektir. Zira doğa sizin ondan aldığınızı bir biçimde geri alır. Doğayı yenmek mümkün değildir. Yalova’da ve Gölcük’te doldurularak denizden çaldığımız alanı denizin bizden nasıl acı bir biçimde geri aldığını unutmamamız gerekir. Coğrafyamızı değiştiremeyeceğimize göre deprem gerçeği ile yaşamaya alışmak zorundayız.





FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ
GAZETEMİZ

Web sitemize nasıl ulaştınız?


HABER ARA
YUKARI