Bugun...


DR. KEMAL KAMBUROĞLU

facebook-paylas
Yitirme
Tarih: 04-08-2022 19:51:00 Güncelleme: 04-08-2022 19:51:00


Yitirme kelimesinin sözlük anlamı çürüyerek dayanıklılığını kaybetmek olarak geçiyor. Yani bu olay çürüme sonucunda oluşuyor. Çürüme olduğunda canlılar, cisimler dayanıklılığını yitiriyor ve sonuçta dağılıyor. Örneğin bir hastalık nedeniyle insan vücudundaki bir organda çürüme olursa o organ görevini yapamaz hale geliyor. Bu durum bütün vücudu sardığında vücut dayanıklılığını tamamen yitiriyor ve vefat gerçekleşiyor.


Cisimlerde, eşyalarda da durum benzer. Örneğin rutubet ya da su içinde kalmış korumasız bir ağaç parçası, bir mobilya bir müddet sonra çürüyerek dağılıp gidiyor.Devletler de böyledir çünkü devletler de yaşayan organizasyonlardır. Devletler kurumlarının varlıkları ile devlet olurlar.
 

Devlet dediğimiz yapı birbiri ile ilişki içinde bulunan kurumlardan oluşan bir mekanizmadır. Bu kurumların eskiliği, köklülüğü ve bu köklülüğün getirdiği gelenekler kurumları değerli kılar. Bu gelenekler silsilesi tarihsel süreç içinde sahada yaşanan birebir tecrübeler ile ortaya çıkmış sonuçlardır. Diğer bir deyişle yaşanarak elde edilmiş tecrübelerdir. Türk devlet kurumlarının da yüzlerce, binlerce yıllık köklü gelenekleri vardır. Kurumları ayakta tutan da bu köklü geleneksel yapılardır. Aslında bu durum dünyadaki tüm gelişmiş ülkelerde vardır. Örneğin Hollanda ya da İspanya ya da İsveç demokrasi ve parlamenter sistemle yönetildiği halde tarihsel “kraliyet” kurumunu sembolik olarak ayakta tutmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti devletinin de kendine özgü tarihsel kurumları vardır.
 

Örneğin 2250 yıllık Türk Ordusu böyle bir kurumdur. Ya da 200 yıllık Hariciyesi böyle bir kurumdur. Veya 500 yıllık Tebabet böyle bir kurumdur. Ancak bu yüzlerce yıllık kurumlarda gelenekleri ve köklü yapıları devam ettirenler bizzat insanlardır. O kurumlardaki insanlar sözkonusu gelenekleri bir sebeple tahrip ederlerse o kurumların bir gün çökmesi kaçınılmaz olur. Kurumların çökmesi ise Allah korusun kaçınılmaz olarak devletin çökmesi sonucunu getirir. Her ne sebeple olursa olsun kurumların yüzlerce, binlerce yılda oluşmuş geleneksel yapıları ile oynayarak onları tahrip etmek en çok o hedef ülkeyi ele geçirmek isteyen “Emperyal güçleri” mutlu eder. Çünkü öylesi bir süreçte Emperyal yapıların emellerine karşı direnç gösterecek adeta “immün sistem” görevi görecek olan kurumlar etkisizleştirilmiş ve karşı koyacak antikorları ortaya çıkaramayacak duruma gelmişlerdir. Yozlaşma ve erozyon kurumların immün sitemini tahrip etmiş, kendilerini saldırılara karşı koruyamaz hale getirmiştir. Çürümeyi sağlayan en korkunç virüs de ahlaki (etik) değerlerin yok olmasıdır. Rüşvet, hırsızlık, yolsuzluk, mafyatik ilişki ve yöntemlerle çökmeler sözkonusu çürüme sürecinin başlıca enstrümanlarını oluşturur. Emperyal yapıların hedef ülkeler üzerindeki en birincil faaliyeti hedef ülkeyi ele geçirmek için gerekli zemini hazırlamak ve uygulamaya koymaktır.

Bu işin birinci basamağı ise çeşitli vasıtaları kullanarak (özellikle televizyon gibi iletişim vasıtalarını) o milletin değerlerini yıkmaktır. Çünkü milletlerin tarihsel süreçlerinde imbikten süzülerek geçip oluşan değerler manzumesi o ülkeleri ayakta tutan ana kolondur. Anadolu’da evin ortasında olan ve evi ayakta tutan bu direğe “keran” denir. Emperyal Güçlerin birincil hedefi keranı ortadan kırmaktır. Bu gün ne yazık ki hem toplumsal alanda hem de kurumlarda değerler ciddi biçimde aşınma göstermiştir. Örneğin haberlerde izlediğimiz üzere son zamanlarda yargı kurumumuz içinde ortaya çıkan örnekler; bir savcı çökme çetesi üyesi çıkıyor, bir savcı narkotik baronu çıkıyor, uyuşturucu yakalamaktan ödül almış bir polis memuru uyuşturucu kuryesi çıkıyor, bir savcı, birkaç polis ve bir asker İran’dan kaçıp Türkiye’ye gelip yerleşmiş muhalif kişileri İran’a götürmek için gelen İran’lı ajanlar ile para karşılığı ortak çalışan bir şebeke çıkıyor. Bu gibi örnekler mevcut. Biz uzun yıllar devlet görevinde bulunmuş biri olarak şunun altını çizmek isteriz; her toplumda çürük elmalar vardır, olabilir ama bu asla bütün bir kuruma, bütün bir camiaya mal edilemez.
Biliyoruz ki bu tür çürük elmaların kurumlarında ortaya çıkmasından dolayı çok üzülen nice onurlu, namuslu hâkim, savcı, asker, polis birçok vatansever insanımız var. Zaten devlet de bu onurlu vatansever insanlar sayesinde dimdik ayakta duruyor. Ama kamuoyunda vatandaş nezdinde asker, polis, savcı, hâkim denilerek ne yazık ki bu durum bütün o kurumlara teşmil ediliyor ve bundan da kurumlar büyük zarar görüp yıpranıyor. Değerler yitirilince, utanma duygusu yok olunca, bireyin ar damarı çatlayınca bulunduğu kurum da olumsuz etkileniyor. Çünkü yukarıda da yazdığımız gibi kurumlar orada görev yapan bireylerden oluşuyor.

Adam bir yerde “belediye başkanı”, kaçak yapılaşmayı önlemekle görevli kişi olması gerekirken kendisi tarım arazisine kaçak villa yapıyor, sonrada açık açık “nasıl olsa imar affı çıkacak, biz toplumdan anlayış bekliyoruz.” diye beyanat veriyor. Bu nasıl bir düşünce yapısıdır anlamak mümkün değil. Kendi kurumuna da, partisine de zarar veriyor, oy kaybettiriyor. İşte tüm bunlar çürüme sonucu oluşan yitirme yani değerlerin yok olmasıdır. Kurumsal yapıların gelenekleri ile oynamamak, reform diye bu yapıların işleyişlerini bozmamak gerekir. Öte yandan bireyleri de eğiterek yitirilen değerlerin topluma tekrar kazandırılması şarttır. Tabii ülkenin ve milletin bekasının devam etmesi için. Aksi halde sonuç o ülke ve millet için hüsran olur. Tarih bunun örnekleri ile doludur.





FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ
GAZETEMİZ

Web sitemize nasıl ulaştınız?


HABER ARA
YUKARI