Bugun...


ÖMÜR ÇELİKDÖNMEZ

facebook-paylas
Said Nursi’den Muhammed Mursi’ye, Akif’in kurduğu İhvanı Müslimin Teşkilatını Türkiye mi bitirdi?
Tarih: 19-06-2019 12:11:00 Güncelleme: 19-06-2019 12:11:00


 Ve binlerce Müslüman Kardeşler mensubu gibi Muhammed Mursi de şehadete kavuştu!.. Şehitlerin ruhu şad olsun!.. Mursi, Mısırlılar'ın Erbakan’ıydı; Erdoğan’ı kim olacak?

Türkiye’deki Mısır kaynaklı İslami bilgilen(dir)me sürecinde öncü kurumun Milli İstihbarat Teşkilatı olduğunu çoğu kimse bilmez.

1961 Anayasası’nın yürürlüğe girmesinden sonra Milli Amele Hizmet (MAH) bünyesinde gerçekleştirilen bir dizi yeniden yapılanma sonrasında, 01 Mart 1966 - 23 Temmuz 1971 arasında MİT Müsteşarlığı görevinde bulunan Mehmet Fuat Doğu;Mit Personeli Diyanet İşleri Başkan Vekili Yaşar Tunagür’e, Seyyid Kutub’un “İslamda Sosyal Adalet” adlı kitabının Türkçe çevirisini yaptırır. Amaç Komünizmtehlikesine karşı, dini bir duyarlılık oluşturmaktır.

Hasan El Benna sonrası lider jenerasyonun, İhvan-Türkiye bağlantısından pek haberdar olmadıkları, Seyyid Kutup’un Türkiye ve liderlerine yönelik eleştirilerinden anlaşılmaktadır. Seyyid Kutup’un kitaplarının 1950–1960 arası Türkiye’de basılması ve geniş okuyucu kitlesine ulaşması, hiç şüphesiz Türk halkı üzerinde bariz iz bırakmıştır.

Seyyid Kutub’a ait kitapların Türkiye’de ilk kez yayınlanması 1964’te Hilal Yayınları arasından çıkan Din Dediğin Budur kitabının çevirisi ile gerçekleşir. 

Hilal Dergisi, onun “Mısır Firavunu” tarafından idam edildiği haberini Eylül 1966tarihli derginin kapağından verir.

KutubKur’an bütünlüğü içinde Yoldaki İşaretler kitabı ile ulaştığı tespitlerinden vazgeçip Mısır’ın ulusalcı ve işbirlikçi diktatörü Cemal Abdunnasır’dan özür dilemediği için iki arkadaşıyla birlikte 29 Ağustos 1966 günü idam edilmiştir. 

Kutub da sadece inandıklarını söyledikleri ve Allah’ın ayetlerini örtmediği için idam edilen sıddıkların kervanına katılmıştır.

İstanbul merkezli faaliyet gösteren bazı dernekler Müslümanların idam haberinden hemen sonra, 1966 Eylül’ü içinde Cağaloğlu’ndaki MTTB salonunda “Seyyid Kutub’u Anma Toplantısı”  düzenler.

Toplantının konuşmacıları Sezai Karakoç ve daha sonra Seyyid Kutup aleyhine ifadeler kullanacak olan Necip Fazıl Kısakürek’tir.

Türk halkının Müslümanlar Kardeşler Teşkilatı ile tanışıklığı Mehmet Akif Ersoy’la başlar!..

“Arap Baharı” süreci başladığında aklıma ilk gelen isim Mehmet Akif Ersoy olmuştu.İstiklal Marşı şairimizin, Mısır’da kaldığı yıllarda Müslüman Kardeşler yaniİhvanü’l-Müslimin teşkilatının kurulmasında büyük emeği geçmişti. 

2006 yılından beri yaptığım araştırmalarda merhum Akif’in Müslüman KardeşlerTeşkilatı’nın kurulmasında oldukça önemli bir vazife üstlendiğini Türk kamuoyunda ilk kez ben ortaya koymuştum.

2012 Mayıs’ta Araştırma ve Kültür Vakfı Ankara merkezinde bu konu ile ilgili bilgilerimi paylaştığımda, Akif’le ilgili araştırmaları, tekelinde gören bir şahsın yandaşları tarafından, “-Eğer böyle bir durum olsaydı Akif otoritesi olan beyefendi bu konuya mutlaka değinirdi” şeklinde itirazlarda bulunulmuştu.

Akif merhumun Birinci Dünya Savaşı yıllarında Teşkilat-ı Mahsusa’da bilfiil vazife yaptığı bilinen bir konu olmasına rağmen, Cumhuriyet sonrası Mısır’a gidişini Akif’in kişiliğine rağmen sanki “münzevi bir insanın göçü” gibi değerlendirilmesi, Akif’in asıl meslek ve misyonunun bilinmemesinden kaynaklanmaktadır.

-Mustafa Sagir-

Oysa Burdur Mebusu olarak TBMM’de bulunduğu yıllarda, İngilizler’in casusuMustafa Sagir’i deşifre edip, yetkililere bildiren de Akif’tir. Hint asıllı Müslümanlardan olan SagirMısır’da bulunduğu yıllarda İngilizler’e hizmet etmiş, muhalif birçokMısırlı’yı, İngilizler’e ihbar etmişti. Akif sayesinde su testisi suyolunda kırıldı. 

AkifTeşkilat-ı Mahsusa’da görevli olduğu dönemlerde, Mısırlı birçok teşkilat mensubuyla müşterek operasyonlara katılmıştı. Bu isimlerin başında Türkiye’de özellikle Bediiüzzaman Said Nursi’nin arkadaşı olduğu için Nur talebelerininyakından tanıdığı Abdülaziz Çaviş gelir.

-Abdülaziz Çaviş-

Çaviş’in “Anglikan Kilisesine Cevap” isimli kitabı, Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından onlarca kez neşredildi. Benim araştırmalarıma göre İhvanü’l-Müsliminteşkilatının kurulmasında Mehmet Akif’in katkısı çok büyük.

Teşkilat, resmi olarak Hasan El-Benna tarafından 1928’de Mısır’ın İsmailiyekentinde kuruldu. Teşkilat, Halifeliğin ihyasından yanaydı ve İngiliz karşıtı bir söylemi vardı.

Teşkilat kurulmadan önce Hasan el Benna’nın istişare ettiği, sohbetlerine katıldığı, ilminden istifade ettiği isimler, Akif’in Teşkilat-ı Mahsusa’da yakın çalışma arkadaşlarıdır.

Hasan El Benna’nın hatıralarında bu isimlere geniş yer verilir. 

Zaten El Benna’nın babası da Teşkilat-ı Mahsusa elemanı olarak Birinci Dünya Savaşı sırasında Muğla’ya götürülmüş ve orada bir çiftlik evinde özel eğitime tabi tutulmuştu. Akif’in, İhvan’la ilişkileri görünürde yok gibidir. Sebebine gelince İngilizistihbaratının Ortadoğu merkez üssü Mısır’dır ve özellikle Türkiye’den gelenler takip edilmektedir. 

Akif’in kendisine “Cumhuriyet muhalifi” görüntüsü verdiğine dair bir rivayet olmamasına rağmen kişiliği ve şiirleri dolayısıyla, Mısır’da bulunan Türkler tarafındanmuhalif görüldüğü anlaşılmaktadır. 

Akif, İhvan’la ilişkilerini Mısırlı dostları üzerinden gerçekleştirmiş, İngilizistihbaratının radarına yakalanmamaya dikkat etmiş ve bunda da başarılı olmuştur.

Bu dostları, 1929’da vefat eden Abdülaziz Çaviş ile 1954’te vefat eden Muhammed Ferit Vecdi’dir. 

-Muhammed Ferit Vecdi-

Aslında bu isimler haricinde de dostları olduğu ve bu dostlarının Hasan el Benna’nın etrafında halkalandığı Hasan el Benna’nın hatıratlarından anlaşılmaktadır. 

"Nurculuk Hareketi"nin Müslüman Kardeşler’e bakışı…

1951–1952 tarihlerinde Bağdat’da çıkan “Eddifa” gazetesinin başyazarı İsa Abdülkadir, Risale-i Nur, Nur talebeleri ve Said Nursi hakkında övgüye değer makaleler yayınlamıştır. Irak’la irtibatını sağlayan bir başka talebesi de Ahmet Ramazan’dır. 

İsa Abdülkadir, o yıllarda büyük gelişme gösteren Müslüman Kardeşler teşkilatı ileNurculuk hareketinin mukayesesini yapmıştır:

Nur Talebeleri ile İhvan-ı Müslimin Cemiyeti arasındaki benzerlikler ve farklılıklar nelerdir?

Bağdat’ta çıkan “Ed-Difa" gazetesi, Risale-i Nur talebelerinden bahisle diyor ki:

"Türkiye’deki Nur talebelerinin İhvan-ı Müslimîn cemiyeti ile alâkaları nedir, ne münasebeti var? 

Hem farkları nedir? 

Türkiye’deki Nur talebeleri, Mısır’da ve bilâd-ı Arapta İhvan-ı Müslimîn namında ittihad-ı İslâma çalışan cemiyetler gibi müstakil cemiyet midirler? 

Ve onlar da onlardan mıdır?”

Ben de cevap veriyorum ki: 

Nur talebelerinin ve İhvan-ı Müslimîn Cemiyeti’nin gerçi maksatları, hakaik-i Kur’âniye ve imaniyeye hizmet ve ittihad-ı İslâm dairesinde Müslümanların saadet-i dünyeviye ve uhreviyelerine hizmet etmektir; fakat Nur talebelerininbeş altı cihetle farkları var:

Birinci fark: 

Nur talebeleri, siyasetle iştigal etmez, siyasetten kaçıyorlar. Eğer siyasete mecbur olsalar, siyaseti dine âlet yapıyorlar, ta ki siyaseti dinsizliğe âlet edenlere karşı dinin kudsiyetini göstersinler. Siyasî bir cemiyetleri asla mevcut değil. 

İhvan-ı Müslimîn ise, memleket ve vaziyet sebebiyle siyasetle, din lehinde iştigal ediyorlar ve siyasî cemiyet de teşkil ediyorlar.

İkinci fark: 

Nurcular, Üstadlarıyla içtima etmiyorlar ve etmeye de mecbur değiller. Kendilerini Üstadlarıyla içtimaa mecburiyet hissetmiyorlar. Ders almak için beraber bulunmaya lüzum görmüyorlar. Belki koca bir memleket bir dershane hükmünde, Risale-i Nur kitapları onların eline geçmekle, üstad yerine onlara bir ders verir. Herbir risale, bir Said hükmüne geçer.

Hem ellerinden geldiği kadar ücretsiz istinsah ederler. Muhtaçlara mukabelesiz veriyorlar ki, okusunlar ve dinlesinler. Bu suretle büyük bir memleket büyük bir dershane hükmünde oluyor. 

İhvan-ı Müslimîn ise, umumî merkezlerde mürşid ve reisleriyle görüşmek ve emirler ve dersler almak için ziyaretine giderler. Ve o umumî cemiyetin şubelerinde de o büyük üstadla ve naibleriyle ve vekilleri hükmündeki zatlarla yine görüşürler, ders alırlar, emir alırlar. Hem umumî merkezlerde çıkan ceride ve mecellelerin fiyatını verip, alıp, onlardan ders alıyorlar. 

Üçüncü fark: 

Nur talebeleri, aynen, âli bir medresenin ve bir üniversite darülfünununun talebeleri gibi, ilmî muhabere vasıtasıyla ders alıyorlar. Büyük bir vilâyet bir medrese hükmüne geçer. Birbirini görmedikleri, tanımadıkları ve uzak oldukları halde birbirine ders veriyorlar ve beraber ders okuyorlar.

Amma İhvan-ı Müslimîn ise, memleketleri ve vaziyetleri iktizasıyla mecelleleri ve kitapları çıkarıyorlar, aktar-ı âleme neşrediyorlar; onunla birbirini tanıyıp ders alıyorlar. 

Dördüncü fark: 

Nur talebeleri, bu zamanda ve bugünde ekser bilâd-ı İslâmiyede intişar etmişler ve çoklukla vardırlar. Bu intişarlarında ayrı ayrı hükûmetlerde bulundukları halde hükûmetlerden izin almaya muhtaç olmuyorlar ki, tecemmu’ edip toplansınlar ve çalışsınlar. Çünkü meslekleri siyaset ve cemiyet olmadığından hükûmetlerden izin almaya kendilerini mecbur bilmiyorlar. 

Amma İhvan-ı Müslimîn ise, vaziyetleri itibarıyla siyasete temas etmeye ve cemiyet teşkiline ve şubeler ve merkezler açmaya muhtaç bulunduklarından, bulundukları yerlerdeki hükûmetten icazet ve ruhsat almaya muhtaçtırlar. Ve Nurcular gibi bilinmiyor değiller. Ve bu esas üzerine, kendilerine umumî merkezleri olan Mısır’da, Suriye’de, Lübnan’da, Filistin’de, Ürdün’de, Sudan’da, Mağrib’de ve Bağdat’ta çok şubeler açmışlar.

Beşinci fark: 

Nur talebeleri içinde çok muhtelif tabakalar var. Yedi sekiz yaşındaki, camilerde Kur’ân okumak için elifbayı ders almakta olan çocuklardan tut, tâ seksen, doksan yaşındaki ihtiyarlara varıncaya kadar kadın erkek, hem bir köylü, hammal adamdan tut, tâ büyük bir vekile kadar ve bir neferden büyük bir kumandana kadar taifeler Nurcularda var.

Bütün Nurcuların bu çok taifelerinin umumen bütün maksatları, Kur’ân-ı Mecîdin hidayetinden ve hakaik-i imaniye ile nurlanmaktan ibarettir. Bütün çalışmaları ilim ve irfan ve hakaik-i imaniyeyi neşretmektir. Bundan başka birşeyle iştigal ettikleri bilinmiyor. Yirmi sekiz seneden beri dehşetli mahkemeler dessas ve kıskanç muarızlar, bu kudsî hizmetten başka onlarda bir maksat bulamadıkları için onları mahkûm edemiyorlar ve dağıtamıyorlar.

Ve Nurcular, müşterileri ve kendilerine taraftarları aramaya kendilerini mecbur bilmiyorlar. 'Vazifemiz hizmettir, müşterileri aramayız. Onlar gelsinler bizi arasınlar, bulsunlar' diyorlar. Kemiyete ehemmiyet vermiyorlar. Hakikî ihlâsı taşıyan bir adamı, yüz adama tercih ediyorlar. 

Amma İhvan-ı Müslimîn ise: Gerçi onlar da Nurcular gibi ulûm-u İslâmiye ve marifet-i İslâmiye ve hakaik-i imaniyeye temessük etmek için insanları teşvik ve sevk ediyorlar; fakat vaziyet, memleket ve siyasete temas iktizasıyla, ziyadeleşmeye ve kemiyete ehemmiyet veriyorlar, taraftarları arıyorlar.

Altıncı fark: 

Hakikî ihlâslı Nurcular, menfaat-i maddiyeye ehemmiyet vermedikleri gibi, bir kısmı, âzamî iktisat ve kanaatle ve fakirü’l-hal olmalarıyla beraber, sabır ve insanlardan istiğna ile ve hizmet-i Kur’âniyede hakikî bir ihlâs ve fedakârlıkla ve çok kesretli ve şiddetli ehl-i dalâlete karşı mağlûp olmamak içinve muhtaçları hakikate ve ihlâsa dâvet etmekte bir şüphe bırakmamak için ve rızâ-yı İlâhîden başka o hizmet-i kudsiyeyi hiçbirşeye âlet etmemek için, bir cihette hayat-ı içtimaiye faydalarından çekiniyorlar. 

Amma İhvan-ı Müslimîn ise: Onlar da hakikaten maksat itibarıyla aynı mahiyette oldukları halde, mekân ve mevzu ve bazı esbap sebebiyle, Nur talebeleri gibi dünyayı terk edemiyorlar. Azamî fedakârlığa kendilerini mecbur bilmiyorlar.                                                                                         İsa abdülkadir” 

Bu karşılaştırmada yer almayan ama bilinen bir gerçekte, Risale-i Nur hareketi ile Müslüman Kardeşler hareketinin ortak bir paydası, İngiliz sömürgeciliğine ve yayılmacılığına karşı çıkmalarıdır. Nitekim Bediüzzaman, İstanbul’u işgal eden İngiliz kuvvetlerine karşı mukavemette bulunmuş, Milli Mücadele’nin meşru olmadığı hakkında İngilizlerin baskısıyla verilen fetvayı eleştirmiş, milli kurtuluş hareketinin meşru olduğunu kamuoyuna ilan etmiştir.

Said Nursi, Müslüman Kardeşler’in öldürülen Başkanı Hasan El Benna’yla mektuplaşmıştı…

-Hasan El Benna, Said Nursi-

Türkiye kökenli Risale-i Nur Hareketi’nin çağdaş İslami hareketlerle kendini anlamlandırma çabası içinde olduğu görülmektedir. Nitekim Türk olmayan sınır dışından kendilerini nurcu olarak nitelendirenlerin kendi bölgelerindeki İslamihareketlerle ilgili değerlendirmelerin bizzat Risale-i Nur müellifi tarafından risalelere alınmaları bunun işareti.

Hasan El-Benna’nın ismi, Pakistanlı M. Sabir’in mektubunda zikredilmektedir.Pakistan Karaşi Üniversitesi’nde asistan olan M. Sabir, birçok mektup yollamış ve bu mektupları Risale-i Nur’a alınmıştır. 30 Mart 1957 tarihli mektubunda;

Said Nursi Hazretlerine burada çok hürmet vardır. Onu severiz, onun sıhhat ve uzun hayatı için dua ederiz. İslâm dünyasında Said Nursî'nin eşi yoktur. Mısır'da bir Hasanü'l-Benna vardı (şehit edilmiştir); Yutmiz’de İkbal vardı (vefat etmiştir); hâlen bir Mevdudî var. Başka büyük adamlar da vardır; lâkin Üstadımız gibi yoktur. Üstad, İslâm dünyasının cevheridir. Onun hakkında malûmat azdır. Onun eserleri Farsça, İngilizce ve Orduca’ya tercüme edilmemiştir. Lâkin istikbalde olacaktır” (Tarihçe-i Hayat, 1994, s. 622) şeklinde duygularını ifade etmişti.

Said Nursi’nin İslam âleminin, özellikle Osmanlı Devleti’nin hal-i hazırdaki durumuyla, Avrupa’nın istikbali hakkında görüşleri ve siyasat-i âlem ve dünya hadisatı ile ilgili fikir ve düşünceleri, ilgiye izleniyordu. 

Nitekim Birçok batı lisanı ve batı felsefe ekollerini bilen Abdülaziz Çaviş;  Said Nursi’nin gazetelerde neşredilen nutuk ve makalelerini takip etmiş, Mısır’ın en büyük gazetelerinden El Ahram’da Bediüzaman hakkında “Fatin-ul asır Bediüzzaman” başlıklı seri makaleler yazmıştı. 

Bu makalelerden haberi olan Mehmet Akif ErsoyTürkiye Cumhuriyeti’nin ilk dönem Erzurum milletvekillerinden Mehmet Salih Yeşiloğlu’na aktarmıştı.

-Mehmet Salih Yeşiloğlu-

Abdülaziz Çaviş’le Said Nursi’nin tanışıklığı, Darül-Hikmeti’l-İslamiye’de görev aldıkları yıllara uzanıyordu. 

Abdülaziz ÇavişTunuslu Salih Şerif’le birlikte bütün İslam dünyasında Teşkilatı Mahsusa’nın hazırladığı İngiliz aleyhtarı bildiriler dağıtmış, Âlem-i İslam’ın esaretten kurtulması için büyük gayretler göstermişti.

Bediüzzaman’ın “Hutbe-i Şamiye” isimli eseri 1952’de kardeşi Molla Abdülmecidtarafından geniş şekliyle, Türkçe’den Arapça’ya tercüme edilerek Türkiye’deSuriye’de ve Mısır’da birkaç defa basıldı. 1973’de Asım Hüseyni, adı geçen eseriTürkçe’sinden yeniden Arapça’ya çevirdi. Mısırlı ulema, Said Nursi’yi 1909’daİstanbul’a gelen Mısır Cami-ül Ezher Reisi Şeyh Bahid’le olan mülakatından tanıyordu.

-Cami-ül Ezher Reisi Şeyh Bahid-

Şeyh Bahid’in Said Nursi’ye, “Osmanlı’nın geleceğini nasıl görüyorsun” şeklindeki sorusuna; “Osmanlı bir Avrupa devletine, Avrupa da bir İslam Devletine hamiledir” cevabını vermiş, bunun üzerine Şehy Bahid; “Ben de böyle düşünüyordum amma bu kadar veciz ifade edememiştim” demişti. 

Ayrıca, 1946–1947 yılında Hac yolunun açılmasıyla, Hacca giden Nur talebeleri,götürdükleri Nur mecmualarını oradaki Müslüman büyük din şahsiyetlerine hediye etmeleriyle, İslam Âlemi Türkiye’deki Nur cemaatinin faaliyetlerinden haberdar olmuştu. 

Said Nursi’yi Ortadoğu’da tanıtan bir başka isim de, 1920 Şam doğumlu Ömer Adil Mehalifçi’dir. 

Suriye hapishanelerinde ve Taif’te uzun yıllar vaizlik yapan bu isim, Bediüzzaman’laIsparta’da görüşmüştür. Müslüman Kardeşler’le ve Hasan El Benna ile çok yakın ilişkileri olan Mustafa Runyun da, bilindiği gibi El Ezher mezunudur ve Türkiye’yedöndükten sonra 1957’de DP’den Milletvekili seçilmiştir. Bediüzzaman - Runyungörüşmesi 1952’de Kastamonu’da gerçekleşmişti. 

Said Nursi’nin Hasan El Benna’ya bir mektup yazdığını ama bu sıralar El Bennahayatta olmadığından mektubun ulaşamadığı iddia edilmişti. Sözü geçen mektup, Said Nursi tarafından 1950’den önce EskişehirEmirdağ ve Isparta’da görüşen Ahmet Ramazan’a verilmişti. Said Nursi, Mısır’da İhvan-ı Müslimin cemiyetinden beş kişinin, Devlet Başkanı Nasır’ın emriyle idam edildikleri gece çok rahatsız olmuş, büyük bir ıstırapla kıvranmış ve ağlamıştır. 

Bu haberi aldıktan sonra; “Alem-i İslam’a indirilen darbelerin, en evvel benim kalbime indiğini hissediyorum” demiştir. 

İhvan ve Risale-i Nur liderlerinin birbirleriyle irtibatlı oldukları anlaşılmaktadır. 

Nitekim Mustafa Özcan, bu konuyla ilgili şu bilgileri vermektedir; 

Hem Said Ramazan (ihvan), hem de Ahmet Ramazan (Risale-i Nur) iki ekolün postacısıdır. (Ulak- haberleşmeyi sağlayan) Enteresan bir tevafuk eseridir ki, Hasan el Benna, Said Ramazan’ı Pakistan`a gönderirken Bediüzzaman da Ahmed Ramazan`ı Pakistan’a göndermiştir. Hem de yaklaşık aynı tarihlerde. 

Bundan dolayı Said Ramazan`ı anlatırken sanki Ahmet Ramazan’ı anlatır gibiyim. Bu insan Bediüzzaman`ın Tarihçe-i Hayat adlı kitabında ‘Bediüzzaman Said Nursi ve Hariç Memleketler’ kısmında Pakistan’la alakalı bir mektubu bulunan Ahmed Ramazan’dır. 1927’de Malatya’da doğan Ahmed Ramazan 1950’lerde Büyük Doğu mecmuasında çalışır. Üstad Bediüzzaman’la Emirdağ, Eskişehir ve Isparta`da görüşmeleri olur.

1980 sonrası ilişkiler…

1980 sonrası Türkiye-İhvan ilişkileri daha açık zeminde sürdürülebilir bir nitelik kazandı. TürkiyePKK terör örgütüne verdiği destekten dolayı Hafız Esad’a karşıSuriye’de silahlı mücadele veren Müslüman Kardeşler’e yardım etmiş, teşkilat mensupları bizzat Türkiye’de eğitilmiş, Müslüman Kardeşler’e kamplar tahsis edilmiştir.

Suriye sınırı boyunca Türk topraklarında İhvan’a barınma ve eğitim kolaylıkları sağlanmıştır. Türk istihbaratı, Ceylanpınar, Mersin, İskenderun ve Yalova gibi yerleşim merkezlerinde İhvan mensuplarının barınmalarını ve askeri eğitim yapmalarını sağlamıştır.

-Prof. Dr. Muhammed Es- Savvaf (Arkada sarıklı olan)-

Sınırdan geçiş kolaylıkları yanında Türkiye, gizlice bu örgüt mensuplarına lojistik vermiş, karşılığında İhvan mensuplarından PKK faaliyetleri hakkında istihbarat bilgileri almıştır. Bu çerçevede, İhvan’ın Suriye liderlerinden, Suriye kökenli Suudi Arabistan vatandaşı Prof. Dr. Muhammed Es- Savvaf’ı, Yalova’ya yerleştirilmiş, güvenliği bizzat Türk Emniyet Teşkilatı ve MİT tarafından sağlanmıştır.

-Prof. Dr. Muhammed Es- Savvaf, arkasında ihvan Bayrağı-

Savvaf, kendisiyle yapılan bir söyleşide; “Türkiye’nin Türk bayrağı altında Müslüman olduğunu ifade etmiştir.

Kısa süren Müslüman Kardeşler iktidarında Türkiye - Mısır ilişkileri…

Hüsnü Mübarek’i istifaya zorlayan 2011 yılındaki halk devriminin ardından İhvanmensubu Muhammed Mursi, 2012’de ülke tarihinde demokratik yollarla göreve gelen ilk Cumhurbaşkanı olmuştu.

Başbakan Erdoğan, 17 Aralık 2012’de Mısır temasları çerçevesindeCumhurbaşkanı Muhammed Mursi ile bir araya gelmişti; ayrıca 8 Aralık 2012’deMısır'da yaşanan karışıklık nedeniyle Cumhurbaşkanı Mursi'yi telefonla arayanBaşbakan Recep Tayyip Erdoğan, diyalog tavsiyesinde bulunmuştu. Sonuç malum.

"Muhafazakâr Demokrat İslamcılar"ın "Monşer" dediği Türk Diplomatlar Mısır muhalefetini yönlendiriyordu!..

Türkiye’nin, Müslüman Kardeşler Teşkilatı ile kuruluşundan itibaren irtibatının “Saman altından su yürütülmesi” deyiminde olduğu gibi sürdürüldüğü söylenebilir. 

Bu irtibat, her türlü lojistik desteği içeriyordu. 

Nasır’ın on binlerce Müslüman Kardeşler mensubunu öldürttüğü, hapislere doldurduğu, akıl almaz işkenceler yaptırttığı dönemde, Türkiye Cumhuriyeti Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanı Fuat Doğu’nun İhvan liderleri Seyyid Kutub veAbdulkadir Udeh’in eserlerini Diyanet personeli Yaşar Tunagür’e tercüme ettirdiği bir gerçek.

İhvan liderlerine verilen Türk pasaportları ile rahat seyahat etmelerinin sağlandığı veTürkiye’de ikamet etmelerine izin verildiğini bilen biliyor.

Hatta “İslamcı camia”nın da diktatör dediği, 12 Eylül askeri yönetiminin dahi, Suriye İhvanı lideri Adnan Sadettin ve diğer yöneticilere sahip çıktığı, hatta İhvanmensuplarına Yalova’daki askeri üslerde eğitim verdirdiği yazıldı çizildi.

AK Parti iktidarlarının Mısır’daki Müslüman Kardeşler’e verdikleri siyasi desteğin bu örgüte yaramadığı ortada. 

İslamcı camia”nın beğenmediği ve “Monşer” nitelendirmesiyle aşağılamaya çalıştığıHariciye mensuplarının onlarca yıldır adeta cam bir fanus içinde özen göstererek büyüttüğü, gelişmesine imkan verdiği, yönlendirdiği İhvanı Müslimin teşkilatınınMısır’da ve Suriye’de yaşadığı hezimet ne yazık ki Türkiye’nin eseridir. 

Bir uzmanın dediği gibi; “Türkiye, bölgedeki büyük ağabeylik rolünü kaybetti ve ihtilaflarda sıradan bir oyuncu haline geldi.

Erdoğan, Mısır ziyaretinde Muhammed Mursi ve Müslüman Kardeşler'i uyarmıştı!..

Ancak hakkını yememek lazım;  dönemin Başbakanı Erdoğan, Mısır’daki ayaklanmalar daha yeni başladığında Kahire ziyaretinde Muhammed Mursi ve iktidardaki İhvan partisini uyaran bir konuşma yapmıştı. Sekülerizmi destekleyen konuşmasında; Müslüman Kardeşler’i şok eden açıklamalarda bulunmuş, bölgedeki Müslümanlara, seküler demokrasinin İslami değerlerle yan yanayürüyebileceğini söylemişti.

Bununla birlikte Türkiye’nin Müslüman Kardeşler’e verdiği açık destek, gerçekten bir strateji hatası olarak tarihe geçti. 

Bir diğer hatası da Mısır’da seçimleri kazanarak iktidara gelen İhvan yönetiminin kurumsallaşmadan, Mısır’ı konuşlandığı coğrafyada stratejik partneri kabul ederek,yeni bir bölgesel ittifak projesi kapsamında başta Afrika olmak üzere, daha geniş coğrafyalara birlikte açılma eyleminin baş aktörü olarak kabul etmesiydi.

 Yanlış hesap Bağdat’tan değil ama Kahire’den döndü!

Ve binlerce Müslüman Kardeşler mensubu gibi Muhammed Mursi de şehadete kavuştu!

Mısır’da askeri darbeyle iktidardan uzaklaştırılan Mısır eski Cumhurbaşkanı 67yaşındaki Muhammed Mursi, yıllarca sert hapishane koşullarının ardından, kendisine açılan casusluk suçlamasına ilişkin davanın duruşmasında öldü.

Müslüman Kardeşler liderinin cezaevinde işkence ve kötü muameleye maruz bırakıldığı biliniyordu.

Mursi, beş yıl tek kişilik hücrede tutuldu, doğru dürüst yemek verilmediği gibi aldığı ilaçların tamamını kullanması da engellendi. 

Mısır Adli Tıp Kurumu’nun hazırladığı “Resmi ölüm raporu”nda Muhammed Mursi'nin iyi huylu bir tümörü bulunduğu, sürekli tıbbi gözetim altında olduğu ve ölümünün kalp krizinden kaynaklandığı kaydedildi. 

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ
HAVA DURUMU
PUAN DURUMU
Takım O G M B A Y P AV
1 Galatasaray 32 28 1 3 73 20 87 +53
2 Fenerbahçe 32 27 1 4 85 28 85 +57
3 Trabzonspor 32 16 12 4 54 42 52 +12
4 Beşiktaş 32 14 12 6 42 38 48 +4
5 Çaykur Rizespor 32 14 12 6 43 47 48 -4
6 Başakşehir FK 32 13 12 7 42 38 46 +4
7 Kasımpaşa 32 13 12 7 55 57 46 -2
8 Sivasspor 32 11 10 11 38 43 44 -5
9 Antalyaspor 32 10 10 12 36 37 42 -1
10 Alanyaspor 32 10 10 12 41 46 42 -5
11 Adana Demirspor 32 9 10 13 48 43 40 +5
12 Samsunspor 32 10 14 8 36 42 38 -6
13 MKE Ankaragücü 32 8 11 13 40 41 37 -1
14 Kayserispor 32 10 12 10 36 45 37 -9
15 Konyaspor 32 8 12 12 34 45 36 -11
16 Hatayspor 32 7 13 12 36 44 33 -8
17 Gaziantep FK 32 8 17 7 35 50 31 -15
18 Fatih Karagümrük 32 7 16 9 35 41 30 -6
19 Pendikspor 32 7 16 9 36 64 30 -28
20 İstanbulspor 32 4 21 7 25 59 16 -34
Takım O G M B A Y P AV
1 Eyüpspor 30 22 6 2 70 27 68 +43
2 Göztepe 30 18 6 6 51 19 60 +32
3 Çorum FK 30 15 8 7 50 31 52 +19
4 Kocaelispor 30 15 8 7 45 34 52 +11
5 Sakaryaspor 30 14 7 9 43 30 51 +13
6 Bodrumspor 30 13 7 10 37 20 49 +17
7 Bandırmaspor 30 12 8 10 45 26 46 +19
8 Boluspor 30 13 10 7 28 32 46 -4
9 Gençlerbirliği 30 11 8 11 35 30 44 +5
10 Erzurumspor FK 30 11 8 11 28 25 41 +3
11 Keçiörengücü 30 9 12 9 27 36 36 -9
12 Şanlıurfaspor 30 8 12 10 27 31 34 -4
13 Ümraniyespor 30 9 14 7 33 42 34 -9
14 Manisa FK 30 7 11 12 36 37 33 -1
15 Tuzlaspor 30 8 14 8 31 45 32 -14
16 Adanaspor 30 9 16 5 24 42 32 -18
17 Altay 30 5 22 3 14 68 15 -54
18 Giresunspor 30 2 24 4 13 62 7 -49
Takım O G M B A Y P AV
1 Esenler Erokspor 33 23 5 5 74 28 74 +46
2 Bucaspor 1928 33 20 4 9 50 22 69 +28
3 Van Spor FK 32 21 5 6 53 32 69 +21
4 1461 Trabzon FK 33 19 6 8 62 33 65 +29
5 Yeni Mersin İdman Yurdu 33 16 7 10 47 27 58 +20
6 Ankaraspor 33 15 7 11 41 30 56 +11
7 Karacabey Belediye Spor 33 12 10 11 37 31 47 +6
8 Beyoğlu Yeniçarşıspor 33 13 13 7 42 34 46 +8
9 Ankara Demirspor 33 13 15 5 35 37 44 -2
10 Kırklarelispor 34 11 13 10 29 35 43 -6
11 Diyarbekir Spor 33 11 13 9 35 35 42 0
12 Altınordu 33 9 13 11 38 34 38 +4
13 Hes İlaç Afyonspor 33 9 13 11 21 34 38 -13
14 Nazilli Belediyespor 34 11 15 8 37 54 38 -17
15 Serik Belediyespor 33 9 14 10 28 37 37 -9
16 Zonguldak Kömürspor 33 9 16 8 35 53 32 -18
17 Kırşehir Futbol SK 33 5 21 7 29 65 22 -36
18 Bursaspor 33 5 20 8 24 59 20 -35
19 Adıyaman FK 33 3 24 6 22 59 15 -37
Takım O G M B A Y P AV
1 Kepezspor FAŞ 26 21 1 4 61 13 67 +48
2 Aliağa Futbol A.Ş. 27 18 0 9 54 15 63 +39
3 Ayvalıkgücü Belediyespor 26 13 6 7 36 23 46 +13
4 52 Orduspor FK 26 13 7 6 36 25 45 +11
5 İnegöl Kafkas GK 26 12 6 8 32 25 44 +7
6 Edirnespor 26 13 9 4 44 26 43 +18
7 K.Çekmece Sinopspor 27 10 10 7 38 28 37 +10
8 Mardin 1969 Spor 26 11 11 4 35 31 37 +4
9 Artvin Hopaspor 26 9 10 7 32 26 34 +6
10 Karabük İdmanyurdu Spor 26 10 12 4 24 38 34 -14
11 Talasgücü Belediyespor 26 8 14 4 28 41 28 -13
12 Kırıkkalegücü FK 26 7 14 5 25 35 26 -10
13 Gümüşhanespor 26 4 12 10 22 42 22 -20
14 Malatya Arguvanspor 26 2 20 4 13 51 10 -38
15 Tarsus İdman Yurdu 26 2 21 3 18 79 9 -61
Tarih Ev Sahibi Sonuç Konuk Takım
 19/04/2024 Beşiktaş vs MKE Ankaragücü
 20/04/2024 İstanbulspor vs Fatih Karagümrük
 20/04/2024 Konyaspor vs Alanyaspor
 20/04/2024 Kayserispor vs Trabzonspor
 20/04/2024 Samsunspor vs Adana Demirspor
 21/04/2024 Başakşehir FK vs Çaykur Rizespor
 21/04/2024 Antalyaspor vs Hatayspor
 21/04/2024 Galatasaray vs Pendikspor
 21/04/2024 Gaziantep FK vs Kasımpaşa
 22/04/2024 Sivasspor vs Fenerbahçe
Tarih Ev Sahibi Sonuç Konuk Takım
 19/04/2024 Altay vs Manisa FK
 20/04/2024 Bandırmaspor vs Tuzlaspor
 20/04/2024 Giresunspor vs Göztepe
 20/04/2024 Eyüpspor vs Boluspor
 21/04/2024 Bodrum FK vs Şanlıurfaspor
 21/04/2024 Çorum FK vs Adanaspor
 21/04/2024 Gençlerbirliği vs Erzurumspor FK
 21/04/2024 Sakaryaspor vs Keçiörengücü
 22/04/2024 Ümraniyespor vs Kocaelispor
Tarih Ev Sahibi Sonuç Konuk Takım
 17/04/2024 Van Spor FK vs Ankaraspor
 21/04/2024 Adıyaman FK vs 1461 Trabzon FK
 21/04/2024 Altınordu vs Yeni Mersin İdman Yurdu
 21/04/2024 Ankara Demirspor vs Diyarbekir Spor
 21/04/2024 Beyoğlu Yeniçarşıspor vs Van Spor FK
 21/04/2024 Bucaspor 1928 vs Esenler Erokspor
 21/04/2024 Bursaspor vs Hes İlaç Afyonspor
 21/04/2024 Kırşehir Futbol SK vs Kırklarelispor
 21/04/2024 Nazilli Belediyespor vs Karacabey Belediye Spor
 21/04/2024 Adıyaman FK - 1461 Trabzon FK 1461 Trabzon FK ligdeki son 7 maçında hiç kaybetmedi  1461 Trabzon FK yenilmez
 21/04/2024 Altınordu - Yeni Mersin İdman Yurdu Altınordu ligde evindeki son 6 maçında hiç kaybetmedi  Altınordu yenilmez
 21/04/2024 Beyoğlu Yeniçarşıspor - Van Spor FK Van Spor FK ligdeki son 6 maçında hiç kaybetmedi  Van Spor FK yenilmez
 21/04/2024 Bucaspor 1928 - Esenler Erokspor Bucaspor 1928 ligde evindeki son 15 maçında hiç kaybetmedi  Bucaspor 1928 yenilmez
 21/04/2024 Serik Belediyespor - Zonguldak Kömürspor Zonguldak Kömürspor ligde deplasmandaki son 7 maçında hiç kazanamadı  Serik Belediyespor yenilmez
Tarih Ev Sahibi Sonuç Konuk Takım
 21/04/2024 Edirnespor vs Mardin 1969 Spor
 21/04/2024 İnegöl Kafkas GK vs Tarsus İdman Yurdu
 21/04/2024 Karabük İdmanyurdu Spor vs Malatya Arguvanspor
 21/04/2024 Kepezspor FAŞ vs Ayvalıkgücü Belediyespor
 21/04/2024 Kırıkkalegücü FK vs Gümüşhanespor
 21/04/2024 Talasgücü Belediyespor vs Artvin Hopaspor
 21/04/2024 52 Orduspor FK vs K.Çekmece Sinopspor
GAZETEMİZ

Web sitemize nasıl ulaştınız?


HABER ARA
YUKARI