Bundan sonra Kılıçdaroğlu için olduğu kadar İnce için de işler pek kolay olmayacak, CHP’ de fırtınalar dinmeyecek, zorunlu kurultaya gidilse dahi kavgalar bitmeyecek. Çünkü mevcut sisteme göre karar verecek kurultay delegasyonudur, delege ağaları ise mevcut yönetimlerdir.

Siyasi partiler de üyelerin baskısı, partiye gönül vermişlerin tepkisi değil mevcut delegasyonların kararları etkili olacaktır. Dolayısıyla bu şartlar da maçı kazanamayacağını bilen Sayın İnce uzlaşarak hemen yapılacak kurultayı değil zamanı uzatarak ve kavgaların dozunu artırarak yapılacak bir kurultayı tercih edecektir. Çünkü Kılıçdaroğlu’nun dengesini bozacak,  kontrolsüz hareket ve konuşmaya zorlayacak, taban ve tavanda destekçilerini azaltacak.

Ben yazımı kaleme alırken basına İnce ile Kılıçdaroğlu’nun düellosu düştü. İnce, "Kılıçdaroğlu'ndan bana teklif gelmedi ama benden ona bir teklif gitti. Kendisine onursal başkanlık teklif ettim. Ben imza toplamayacağım, ama hayır derse örgüt kendisi çözecektir bu işi" demiş. Sekiz yıl öncede Kılıçdaroğlu Baykal’a aynı teklifi yapmıştı, ne ekersen onu biçersin…

Çekirdekleri alıp televizyonun karşısına geçin, CHP’de acayip şenlik var.

Türkiye’ de gerek siyasi partiler, gerekse de kamu nitelikli kurulmuş olan kuruluşlar mevcut kanunlara göre erki kullanan yöneticilere her tür oyunu oynamaya imkan sağlamakta, mafya düzenine zemin oluşturmaktadır. İktidarı elinde tutan idareciler tarafından karşısına çıkanlar ya ihraç edilmekte ya da sindirilip susturulmaktadır.

Bu durum demokrasinin vazgeçilmez unsuru olarak görülen siyasi partilerde, esnaf oda, birlik ve federasyonlarında, Sanayi ve Ticaret Odaların da, İşçi sendika ve Konfederasyonları ile benzeri kurum ve kuruluşlarda oluyor ve olmaya da devam edecektir. Kanunlarda bir revizyona gidilmez yeni bir düzenleme getirilmez ise…. Bu kurumlarda demokrasi şarkıları koro halinde söylense de demokratik seçimlerden söz edilse de diktatörlük vardır, krallık vardır ve olmaya da devam edecektir.

Konum CHP olsa da esas konu keyfiyete imkan veren sistem, ayakları baş, başları ayak yapan düzen, sistem bozuk oldu mu topumuzu tek sıra diziyor düzüyor, ses çıkaranı düzmekle kalmıyor bir de eziyor.

Özünde bu kurumların kuruluş amaçları öncelikle temsil ettiği üyeleri ve halka hizmette olsa dahi,  öncelik şahsi izzet, ikbal ve koltuklarını korumak, devamı seçimleri kazanmak için alt yapı oluşturmaktır. Bunu iktidarı eline geçiren her yönetim yapmaktadır, bu düzeni yıkmakta öyle çok da kolay değildir.

Ben gerek görev aldığım siyasi partiler de gerekse de idarecilik, başkanlık yaptığım esnaf teşkilatların da gördüğüm ve bire bir yaşadığım konulardan söz ediyorum, bu ister A isterse B parti olsun şartlar değişmiyor kanunlarla kurulmuş diğer sivil toplum örgütleri de aynı.

Yiğitsen çık anti demokratik uygulamalara, yanlı ve yanlış işlere karşı gel ve mücadele ver, başına gelen pişmiş tavuğun başına gelmez, tehdit alırısın, dört yalınayak tarafından saldırıya uğrarsın, yıldırmazlarsa, kurum ve koltukların gücü devreye girer Avukatlara milletin paraları peşkeş çekilir onlarca dava açılır, işin yoksa adliyelerde yatar kalkarsın sonrada bıkarsın.

Dostlar ben bıkmadım bıkmayacağım söz konusu kamuya ait bu kurumlar da işler düzelinceye kadar sadece yazmak değil, kaldığım yerden konuşmaya da devam edeceğim. Ara verdiğim televizyon programlarına yeniden başlama kararı aldım. 10 Temmuz Salı günü akşamı ana haberin hemen ardından Kanal Avrupa’da Temiz Eller Programında gazeteci, çok değerli bir arkadaşımla birlikte ülkemizin söz konusu kurumları başta olmak üzere, belediyeler, kamu kurumları, STK’ lar ve aklınıza gelebilecek her türlü kurum ve kuruluşta kamuoyunu ilgilendiren her konuyu gözümüzü budaktan sözümüzü dudaktan esirgemeden kamuoyu ile paylaşacağız, hırsızlara arsızlara soysuzlara bu memleketi dar edeceğiz… Bu ülkede korkaklara değil yiğitlere, delilere velilere ihtiyaç var. 

Bizi okuduğunuz gibi izleyin ve izlemeye de devam edin…