Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dün grup toplantısında yaptığı konuşma, Yeni Türkiye kararlılığının ispatı niteliğindeydi. Bir süre önce köşemde yer verdiğim yazımda Türkiye’nin son yıllarda yaşadığı sıkıntıların temelinde; geçmişin oyunlarıyla ülkeyi bir ileri beş geri götüren ve halâ daha götürmeye çalışan “eski Türkiye anlayışı” ile “Yeni Türkiye Azminin” mücadelesi olduğunu söylemiştim. Bu mücadele çok keskin ve neredeyse her mecrada yaşansa da son aylarda beliren “vatan aidiyeti” Yeni Türkiye Azmini vatandaşın zihnine ve yüreğine kazımaya başladı. Birlikte; huzurlu, mutlu, güçlü, kalkınan, gelişen bir Türkiye için herkesin mücadelesi bu. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dün gerçekleştirdiği konuşma çok yerinde bir meali, iyiyi ve kötüyü ayıran usulüyle aktarıyordu.
Ekrem İmamoğlu ve adı geçen-önümüzdeki günlerde adı geçecek olan isimlere atfedilen suçlara ilişkin delillerin bizzat CHP’liler (işin içindekiler) tarafından yargıya sunulduğunu, tüm suç iddialarının somut delillere sahip olduğunu ve CHP içindeki alacak verecek çekişmeleri nedeniyle her şeyin deşifre edildiğini ifade etti. Bununla birlikte uzun zamandır dile getirilen “şaibeli kurultay” konuşmaları da yine CHP’liler tarafından kamuoyuna duyurulduğunu da unutmamak gerekir. Aslında CHP kazanı uzun zamandır dip tutmuştu ve içerisi is- duman-koku içinde kalmıştı zaten.
Ve bu duruma herkes şahitti. Durum böylesine aleni iken, tüm sahtecilik evrakları elde iken, somut veriler ve şahitler eşliğinde hazırlanan suç iddialarını kimseler çürütemezken sokakları ateşe vermeye çalışan zihniyeti ve onun arkasına sığınan bireyleri anlamak mümkün değil. Ayrıca kadınlara yönelik yapılan hakaretleri ve küfürleri, şiddeti, kırıp dökmeyi kimseler gösteri hakkı diyerek aklamaya çalışmasın! Bunun adı düpedüz şiddettir ve suçtur! Konuşmasında sosyolojik kodlara da dikkat çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan şu özeti aktardı; “İhanete bulaşanlar, milletin kardeşliğine pusu kuranlar eninde sonuna adalete hesap vereceklerdir. Bunun adı kör düşmanlık veya rövanşizm değil, millî iradenin refleksi, devlet olmanın gereği, ebet-müddet ilkesinin şartıdır...”
Ve gelelim dünkü konuşmanın herkesi meraka düşüren en can alıcı “daha büyük turplar var” kısmına. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “heybedeki büyük turplar daha dökülmedi” cümlesi dosta güç düşmana korku saldı. Geçmiş ve mevcut tabloları, duyumları, analizleri yan yana koyduğum zaman bu cümlenin özetinde; yakında GRİFT İLİŞKİLERİN gözler önüne serileceğini göreceğimizi düşünüyorum… Yani “Heybedeki büyük turplar daha dökülmedi” demek; sahne önünde çekilen “sözde” siyasi-ideolojik kılıçların, sahne arkasında menfaat odaklı grift ilişkilere nasıl dönüştüğünü ve akıllara zarar isimlerle (hiç ihtimal dahi verilmeyecek kişiler) yapılan ortaklıkların Truva Atlarını nasıl birlikte yürüttüğünü görebiliriz, benden söylemesi…
Türkiye, yeni bir kapıdan geçmekte kararlı ise parlamento-belediye-bürokrasi-STK demeden ve siyasi parti etiketi gözetmeden bu temizliği yapmalı, yapılanlar yapanın yanına kar kalmamalı, verilen cezalar caydırıcı ve emsal niteliğinde olmalı… Özetle Türkiye’nin gereksiz tüm dalları budama vaktidir şimdi…