Ekrandan yansıyan cümleler ve o kibirli tavır karşısında hep birlikte “yine mi” diyerek suratımızı buruşturduk! Midemiz kalkmıştı hemde en afilisinden çünkü analık, sevgi, merhamet, vicdan, adalet misyonlarını yüklediğimiz bir kadından gelmişti bu “öteleyici ve ayrıştırıcı” tutum!
Midemiz kalkmıştı çünkü; vallahi de billahi de tillahi de sıkıldık hemde fazlasıyla! Nasıl ki; PKK nın ve onun her mecradaki temsilcisi üç beş ismin zikrettiği miyadı geçmiş söylemler toplumda “offf yine mi” demelere  sebep oluyorsa bu tarz ayrıştırıcı, ülkeyi geren, toplumu rahatsız eden söylemlerde ülke olarak hepimizin midesini bulandırıyor artık!
“Olmadı, olmuyor, olmayacak bırakın artık bu işin peşini” diyeceğim fakat biliyorum ki yine de bırakmayacaklar çünkü bazı kesimler ekmeğini kaostan kazanmayı meslek edinmiş durumda…
Son olayda muhatap almadığımız kişinin tüm usulsüzlüğüne rağmen biz yine de genlerimizde yer alan “kendimize yakışan sabır ve sükunet usûlüyle” anlatacağız rahatsızlığımızı…Çünkü yaptığımız her işte, attığımız her adımda, zikrettiğimiz her kelamda TÜRKİYE var bizim için…
Türkiye ve Anadolu Ruhu için koştururken önümüze atılan köstekler elbette olacak alışkınız bu duruma fakat alışamadığımız durum şu; attıkları kösteklerin yanlarına kâr kalması!

Evet ismi geçen programcı Didem Arslan haberci kimliği ile görev yaptığı haber kanalında da son yıllarında çok sivri tavrı, egosu ve kibiri nedeniyle büyük tepkilerin hedefine gönüllü olarak oturmuştu zaten…Büyük ihtimalle baktılar olmuyor “bacım gel sana bir program verelim git orada istediğin kadar herkese çemkir” dediler ve yeni kanalına yolladılar Arslan’ı…
Sonrasında havası, cıvası, samimi olmayan tavırları nedeniyle yeni programında da istediği başarıyı elde edemeyen programcı büyük ihtimalle depresyona girdi ve “reklamın iyisi kötüsü olmaz” mantığıyla  ruhundakileri yine ekranlardan çemkirdi!
Ve hep birlikte midemizi tutarak “yine miiii” dedik!
Sonrasında kendince evirip çevirme girişimlerine girse de kimseler yemedi sarfettiği bahaneleri. Ki istediği de buydu zaten! Bir kaç gündür izlenmeyen programıyla birlikte hepimizin dilinde Didem Arslan’ın Kürtlere ve Kürtçeye yönelik “öteleyici“ duyguları var…
Ki mevzu sadece Kürtçe değil bunu söylemek istiyorum. Mevzu “öteleyici ve ayrıştırıcı” tavırlar! Arslan’ın sergilediği bu öteleyici, reddedici, yok sayıcı tutum dünyanın neresinde hangi halka ve o halkın diline-kültürüne, değerlerine  yönelik gerçekleşirse karşısında yüreğimizi ve vicdanımızı bulur biline…
Evet Arslan’ın gündeme gelmek adına aldığı aklı uygularken unuttuğu bir şey vardı hatırlatmak isterim; Sayın Arslan, ateş bitmeye yakın üç beş kez harlayıp bitmemek için çaba gösterse de sönmesini engelleyemezmiş!!!
Velhasılı kelam birkaç günlük bir lakırdıyı daha hiç unutmamak üzere geride bıraktık…
Geride bıraktık çünkü bu devletin genleri ve bu devletin idarecileri “Türkiye Ebrusu” üzerinden yol almak konusunda kararlı…
Bunu son süreçte atılan her adımda fazlasıyla görüyoruz…Türkiye’nin Batısı ve Doğusu arasında hiçbir ayrı gayrı kalmadı…Biliyorum ki bundan sonraki süreçte daha da hızlı adımlarla “Türkiye Ebru Tablosu” daha da doyumsuz bir güzelliğe kavuşacak…