Tersi de var düzü de...  Ana muhalefetin anlamaya çalışmadığı ya da bilerek perdelediği bir olgu var. Cumhurbaşkanlığı sistemi hiç kimse için çantada keklik değil. İlkeli bir duruş sergileyen Bahçeli ve dava arkadaşları bir şahsın arkasında değil, getirdikleri bir önerinin arkasında durmuşlardır. Uygulama miladı 2019 yılı olan değişikliğin pratiğe geçmesine değin her liderin dediği gibi '' Kim öle kim kala.''

Reel siyasetin nezdinde bir saat bile uzun bir zaman dilimi iken, elinde dosyalar mahkeme kapılarında enerji tüketmek yalnız kendilerine değil, ülkeye de zaman kaybettiriyor. Dört yıl önce DAİŞ için ''Göreceksiniz bu paralı lejyonların çok değil dört beş yıl sonra esamesi dahi okunmayacak.'' aynı öngörüyle, çok değil bir kaç ay sonra ana muhalefet kim bilir hangi yeni ve sürpriz ittifaklar ile bir aday üzerinde çalışmaya başlayacak, araziye uyacaktır.  
Ah , Ak Partiye evet, Erdoğan' a hayır diyenler sadece içeride olsalar ev hali der geçiririz. 
 

Sol, ah Türk Solu! Sözde antiemperyalist , antikolonyalist öyle mi? Mübarekler haşa Kıble bildiğiniz antiamerikan çizginin başını çeken Çin, Rusya dahi sırf bu yüzden Erdoğan'a sıcak bakıyorken sizler, tek hedef; yazık.

Eleştirin, varsa eksik gedik söyleyin, pek tabi hakkınız ama ne olur emperyalistlerin ağzıyla, lafıyla konuşmaktan cayın artık.
 

İslam muhafazakarların, Türklük milliyetçilerin, Kürtlük Kürtçülerin tekelinde değil; demokrasi, tam bağımsızlık, özgürlükler, temel haklar ortak alan. Oraya yoğunlaşsak diyorum. Bir huruç hareketiyle tüm farklılıklarımızı zenginlik olarak kabul etsek, kucaklaşsak küffara inat, ne olur?
 

İnsanın kanına dokunuyor beyfendilikleriyle, modernizmiyle hatta laikliğiyle bize ilham vermiş medeni Fransa'nın bilmem kaç aydır OHAL ile yönetilmesine bir şey demeyen aydın, ''Erdoğan'ı öldürün'' diye çağrı yapabiliyor. 
Bir başka malum grup elinde koca döviz ile ölüm naraları atıyor, kanınıza dokunuyor mu?

Lafa gelse Atatürkçü'sünüz. İstanbul'u devralmak ile memur edilen Fethi Bey'in Sultan Vahdettin'e kötü davranmasına Mustafa Kemal rıza göstermemiştir. Çevresinin algı oluşturmak için başlattığı ''Sultan hazineyi boşalttı yaygarasına:''  Hayır, özeli dışında devlete ait bir altın dahi götürmemiştir.'' deme erdemini göstermiş Atatürk'e bakıyorum bir de size... Yüzümü denize, sırtımı size çeviriyorum, gelip döksenize...
 

Bir sosyal demokrat, İzmir İşgali'ne karşı çıktılar diye asılan iki yüz Yunan devrimcinin anısına hiç mi saygılı olmaz? 
O günün koşullarında gayri insani uygulamalarına dönük ağızdan çıkan'' Denize döktük.'' sözünü bu çağda, bu anda sakız gibi çiğnemek ayıp.

Güya çevrecisiniz, denize karpuz kabuğunun atılmasına ciyaklayan aslan sosyal demokratlar yan yana yaşadıkları komşularını, akrabalarını, kendilerinden değil diye denize dökmekten çekinmeyecekler demek. 
Hak görüyor, halk da .
 

Kardeşlerim ! Zihinlerde kuşkular yaratmak, mekan, can , tarz-ı hayat üzerinden algı oluşturmak ''Tapınak Şövalyeleri''nin işidir. Yahudi teorisyenler, İsrail'i kurmadan önce Arap yerleşkelerinde işbirlikçiler devşirdiler. Yerli halka ne dediler biliyor musunuz? '' Bedevi olmaktan caymayın, kervan kırın, yol kesin; ziraata , ticarete tevessül etmeyin, okumayın, dağ kovuklarında, mağaralarda kalmaya devam edin, biz size hizmet edelim.''

Dışarıda gürül gürül akan bir bahar var; bu halkta da medeni cesaret, gayret.. İş bekleyen, aş bekleyen var. Baş döndürücü hızla dönen bir dünya. Allah'ını seven tutmasın bizi, işimiz var sizinle mi uğraşacağız.

Bu halka ne verdiniz, ne istiyorsunuz? Varsa yoksa ''Tek Adam''. Siz kitap okumuyorsunuz galiba, Kadro Dergisi ve samimi Kemalistlerden bildiğim Şevket Süreyya'nın kitabının adı, yahu o tarihte Erdoğan daha çocuk yaşlarda.
 

Oku, oku...!!!