İnsanın içinde taşıdığı nefsi  taşıdığı aslında çok büyük bir tehlike..

Göz mideden büyüktür diye bir ataaözü var..Artı çağ ilerledikçe gözümüze taktırılan iyice azıtan metaverse gözlüğü ile yaşamaya mecbur bırakılıyoruz..Kendimiz, nefsimizle oynanmasına izin veriyoruz ve oynattırıyoruzda. Bu oyunlarda insan hayatının iyi yanlarını yiyip bitiren bir sünger..

Sokrates pazar yerine gider hiçbir şey almadan dönermiş.

Soranlara da "Ben oraya ne kadar çok şeye ihtiyacım olmadığını görmeye gidiyorum" dermiş…

Lacan'a göre, arzuya sebep olan şey ile arzuyu tatmin edecek olan şey daima farklıdır. Yani reklamda gördüklerini almak sizi tatmin etmez. Hatta diyebiliriz ki kimse reklamda gördüğü şeyi satın alamaz.

Zizek yıllar önce verdiği bir seminerde en tehlikeli reklam türü olarak 'sürpriz yumurtayı' gösterir.

Ne aldığınızı bilmeden yapılan bir alış-veriş içini hayal ettiklerinizle doldurabileceğiniz bir yumurta.

Zizek, benzer bir örneği cola için de dile getirir. “Bir şey kılığına girmiş hiçbir şey içiyoruz" der cola için.

Hayatımızın özeti gibi bir ifadedir bu. ‘Bir şey kılığına girmiş hiçbir şeyler' yaşıyoruz sürekli.

İçinden ne çıkacak acaba diye yaşanılan anlar/tanışılan kişiler…

Susuzluğumuzu daha da artıran yaşanmışlıklar/tanışmışlıklar. Hepsi sürü psikolojisi..Hepsi halisülasyon..hepsi bireysel beyne kodlanan yanlışlar..Tıpkı çoğunlukta olsalar beyin enerjisini çekerek bizi bu çoğunluklara yapıştıran devasa bir mıknatıs..

Oysa hayat o kadar yalın ve sade ki..Ama bizim hayatlarımız nefsin/yanlış arzuların esiri altında..Özgürlük var evet ama bu özgürlük sadece kendi beyninin içinde var..Nefsinin kölesi olanlar asla ama asla özgürlükten dem vuramazlar..Önce insan algılarla hapsolduğu zincirlerinden kurtulmalı..Kurtulmalı ki sağlık huzur ve sükunetle yaşamına devam edebilsin..Özgürlük denilen şey bu..İnsanın güvencesi..Ortalık yerde dolaştırılan saçma sapan özgürlük, aslında insanı kendi içinde mahkum ettiren algılardan ibaret..

Bu kapitalist düzenden sıyrılıp sadece sakinlik/sadelik dinginlik mi! Uyduluk mu! Hiç ama hiç unutmayalım..İster kabul edelim ister farklı düşünün..Fıtratımız normale ayarlı..Her şeyin çoğuda azıda biyolojik yaratılışımıza aykırı...Doğrusu gerektiği kadar..Seçim yalnızca insanın kendisinin..Ömür, giyim kuşam boğaz eşya ile ters orantılı..

Sokrates ne kadar haklı şu an çok zengin ailelerin yaşamlarının hastalıklı çarpık mutsuz hayatları çarşaf çarşaf ortaya dökülürken bir yandanda bu çarpık ilişkiler saf insanların göz göre beyinlerine sokulmaya çalışılıyor..Yani şu an kapitalist düzen şeytanın avukatlığını yapıyor..Zaten  gizlemiyorlarda..Bütün filmleri hep bu avukatlık üzerine..

Kısaca çocuklar bütün bu internet karadeliğine, dizilere izin verdiğiz sürece gençler çocuklar bu metaverse saçmalığı yani ters felsefe ya da gri propoganda ile ailelerinden uzaklaştırılıyorlar..Kabullensekte kabullenmesekte gerçek bunlar..Uymayalım derim ben ki bu yabancı kapitalist düzen kalksın..

Sevgilerimle..