''Doğru bildiğin yolda yalnız kalsan da  yürü'' derim her sabah aynada rastladığım suretime. Belki de kısık bir sesle '' Ölümden öte köy mü var '' diye teselli ediyorum yaşama sıkı sıkı sarılmış ruhumu. Eşime, dostuma, komşuma, çoluk çocuğa sesleniyor; haydi diyorum...'' gelecekseniz, çıkınınıza kendi doğrularınızı da alarak, ama oyalanmadan dost doğru gelin...'' Kendi doğrularımızı tokuşturalım ki; en doğru menzile varsın...İfade etmediğiniz yada kendinize sakladığınız bu doğrular sizin için kayıp olmasa da paylaşın ki, insanlığın ortak kazanımı olsunlar. Üzülmeyin, hatta endişe hiç etmeyin, işte o sır gibi saklayıp söyleyemediklerinizi ihtiyacı olan birileri alsın demeyi düşlerim.

          Necip Fazıl, '' Ben düş kurmam, dua ederim '' der. Bu onun doğrusudur. Peki dua bilmeyen ne yapsın, düş kurmasın mı ?  Kaç kişi olursa, dünyanın neresinde yaşarsa yaşasınlar bu soruyu sorma ihtimalleri milyonda bir olsa da, bizim için değerli ve önemli değil midirler ? Doğrudur da aynı zaman da; çünkü hayat gerçektir. Gerçek , hayat olmayabilir... ama gerçek hayal olabilir çoğu zaman. Yoksa göğe yükselmeyi neyle açıklayabilir veya rahmetin yeri kuşatışını bir seher vakti nasıl anlamlandırabiliriz. 

Niye sabaha karşı duaya durun denilir, neden dükkanlar, tezgahlar, evlerin kapıları pencereleri erkenden açılsın istenir ? Şimdi hayatın her alanında sorgulayın bu örneği. Size kalmış ister siyasi yaşam içinde, ister günlük paylaşımlarınızda. Kapılarını ardına kadar açıp hatta daha fazlası gelsin diye kapı baca icat edenler, bir yanda da o kapıları sımsıkı kapatıp, istemem diyenler. Ha, bir de henüz ne yapacağını bilemeyenler... bu kadar seçenek içinde, şu karmaşalı süreçte insanlar nereye gideceklerine korkar olmuş vaziyette....

Üstelik çalışanın kazanmadığı, kazananın da çalışmadığı gerçeği ile karşı karşıya iken...

İşte eğri, işte doğru. Eğri olursa korkusuna yenilip, matematikten mi cayacağız ? Sizce Diogenes'in İskender'e, '' Çekil gölge etme'' deyişimi değerli, İskender'in bu söze karşılık; ''İskender olmasaydım Diogenes olmak isterdim'' demesi mi daha önemli...Bence gösterişin alası İskender'in cevabındadır. Güpe gündüz eline fener alıp İZMİR' de adam arayanlar, kendinize sarılın, öncelikle gerçek anlamda size gelene KAPILARINIZI ve GÖNÜLLERİNİZİ açın... Yandaşlarınızı, gönüldaşlarınızı küstürmeyin, hatta kucaklayın. Zira unutmayın ki; burun göze ağızdan daha yakındır. Doğruya, öncelikle yalanlarınızdan, hırslarınızdan, ihtiraslarınızdan, kişisel menfaatlerinizden kurtularak başlayın. Çünkü tüm bu özellikleriniz sonradan edinilmişlerinizdir. Nacizane, merak edenlere şunu önerebilirim. Doğuştan gelen üç korkumuz vardır. Ses, gözümüzün görmedikleri ve ölüm korkusu. Haydi o zaman, tüm sonradan edindiğiniz kötü miraslarınızdan kurtularak başlayın; henüz geç olmadan, şimdiden Redd-i miras yapın.

Kendime sizin için bir selam verdim ve merhaba dedim. Sürçü lisan ettiysek affola. 
Unutmayın ki; doğruların değerini eğriler belirler.