Milli Savunma Bakanlığı’nın kamuoyuna yaptığı açıklamalardan öğrendiğimiz üzere geçtiğimiz Pazar gününü Pazartesiye bağlayan gece başlayan Pençe Kartal harekâtıyla Kahraman Türk Silahlı Kuvvetleri Türk Hava Kuvvetleri marifetiyle F-16 ve F-5 Filolarımızla Irak’ın kuzeyindeki PKK kamplarını her zaman olduğu gibi yine yerle bir etti. MSB operasyonla ilgili açıklamasında “Son zamanlarda karakol ve üs bölgelerimize her geçen gün artan taciz, saldırı teşebbüsünde bulunan, böylece halkımızın ve hudutlarımızın güvenliğini tehdit eden PKK ve diğer terörist unsurları etkisiz hale getirerek halkımızın ve hudutlarımızın güvenliğini sağlamak maksadıyla, uluslararası hukuktan doğan meşru müdafaa haklarımız doğrultusunda Irak’ın kuzeyinde bulunan ve teröristler tarafından üs olarak kullanılan Sincar, Karacak, Kandil, Zap, Avaşin Basyan ve Hakurk’taki terör yuvalarına hava harekâtı icra edilmektedir.” ifadeleri kullanıldı. 

Açıklamadaki önemli noktaları biraz açmakta yarar var. Gerçekten de son zamanlarda PKK (daha doğrusu Kandil) henüz bitmediğini, örgütün hala bölgede etkin olduğu algısını devam ettirmek için EYP eylemleri, bombalı saldırı ya da vur-kaç gibi eylemlerle karakol ve üs bölgelerimize taciz ve saldırı teşebbüslerinde bulunmaya başlamıştı. Zaten PKK eskiden beri kışın çekilir, bahar ve yaz aylarında eylem yapmaya kalkardı. Harekâtla vurulan kamplar bildiğimiz Kuzey Irak’taki terör yuvalarıdır.  Avaşin, Basyan ve Zap kampları bu güne değin yüzlerce kez vurulmuş terör alanlarıdır. Lakin bu harekâtta Kandil’in, Karacak’ın ve özellikle de Sincar’ın vurulmasının çok ayrı bir anlamı ve mesajı vardır. Şöyle ki; Kandil PKK Terör Örgütünün merkez üssü yani yılanın başının olduğu kamptır. Harekâtta bir anlamda yılanın başı vurulmuştur. Diğeri Karacak terör kampıdır ki bu kamp derinlikte vurulan bir kamp olup sınırlarımızdan yaklaşık 350 -400 km güneydedir. Şimdiye kadar bu derinlikte mesafede olan bir kampa harekât düzenlememiştik, buradan da şu mesajı verdik “Terör örgütü ne kadar uzakta olursan ol, Türkiye’ye silah doğrulttuğun anda seni bulunduğun yere gömerim. Asla kaçamazsın.” 

Sincar’a gelince bu terör kampının vurulmasının önemi çok büyüktür. Sincar bölgesi PKK terör örgütünün Suriye’deki PKK/PYD terör örgütü ile geçişgenliğin sağlandığı bir bölgedir ve PKK/PYD terör örgütünün yeni merkez üssü olmak durumundaydı. Hatta öyle ki kendi tanımlaması ile PKK/ PYD’nin en önemli saha ortağı olduğunu söyleyen Emperyalist ABD’nin (sözde müttefikimiz olacaklar) Orgeneral düzeyinde komutanlarının ya da siyasi temsilcilerinin PKK /PYD li teröristbaşları ile görüştükleri alanlardan biridir. Türk Silahlı Kuvvetleri Sincar bölgesi kampını vurmakla Irak ile Suriye arasında PKK’nın geçişgenlik üssü olan bir alanı vurmuş oldu. Bu da Irak’tan Suriye’ye ya da Suriye’den Irak’a artık öyle kolay kolay geçemeyeceklerini, Suriye’deki teröristlerin Irak’takileri Irak’taki teröristlerin de Suriye’deki teröristlere rahatça kuvvet ya da lojistik takviyesi yapamayacağını ortaya koymuştur.

TSK Sincar’ı vurarak aynı zamanda oradaki baş emperyal aktör olan ABD’ye de “Bak sen bu teröristleri koruma, çünkü koruyamazsın. Bu teröristler Türkiye’ye zarar verdiği anda nerede olurlarsa olsunlar ben vururum.” mesajını vermiştir. PKK/PYD teröristlerinin Suriye ve Irak’taki baş hamisi ABD’dir. İsrail ve Barzani’de diğer hamilerdir. Tüm amaç PKK/PYD’ye bir “Kukla Garnizon Kürt Devleti” kurdurarak İsrail’in güvenliğini sağlamak bu amaçla da BOP projesini hayata geçirmektir. BOP Projesi hayata geçtiğinde ise hedef Türkiye’den de, Irak’tan da, İran’dan da, Suriye’den de alınacak toprak parçaları ile “Sözde Büyük Kürdistan’ı” kurmaktır. Zaten Türkiye bu tehdidi bildiği için El- Bab, Zeytin Dalı, Barış Pınarları ve Afrin harekâtlarını yapmış ve kurulmak istenen sözde Batı Kürdistan denilen Suriye’nin kuzeyine kamaları sokmuş, bu hattı paramparça etmiştir. Pençe Kartal Operasyonunun bir diğer önemi de şu sıralar hayli hareketli olan Doğu Akdeniz’de de Donanmamız bayrak gösterirken başarı ile yapılmış, havada ikmal de gerçekleştirilirken 81 hedefin tam isabetle vurulması ile uçaklarımızın zayiatsız olarak üslerine dönmüş olmalarıdır. Bunun anlamı ; “Ey Doğu Akdeniz’de bensiz racon kesenler Doğu Akdeniz’de ben olmadan paylaşım olmaz. Burada hem Donanmamla hem de Hava Kuvvetlerimle bölgesel güç benim. 155.000 km2 tapulu arazimin üstünde gecekondu yaptırmam. Özellikle de Yunanistan ve GKRK size söylüyorum” demektir. Savaşlar silahla yapılır, doğrudur. Ama unutmamak lazım ki; silahı kullanan da insandır. Türk Ordusu 5 bin yıllık Türk Milletinin genlerinden gelen savaşçılıkla şu anda dünyanın en savaşçı ordusudur. Amiral Cem Gürdeniz’in dediği gibi “çamurun içinde bile savaşır.” Ama Amerikan, İngiliz, Fransız vb. askerler asla çamurun içinde savaşamazlar, savaşmazlar. Kim ne kadar uğraşırsa uğraşsın, kim ne kadar kumpas kurarsa kursun bu Ordu’nun genetik kodlarını değiştiremez. Pençe Kartal Operasyonunun çok önemli bir tarafı da yerli- milli mühimmat kullanılarak yapılmış olmasıdır. Yani artık mühimmat konusunda kimseye bir muhtaçlığımız yok. Ama dedik ya insan yani harekâttaki pilotlarımız müthiş. Tüm dünya kabul ediyor ki; dünyanın en iyi savaş pilotları Türk Pilotlarıdır. Yalnız savaş uçaklarımızın pilotları da değil, silahlı helikopterlerimizin pilotları da öyle.

Düşünebiliyor musunuz, dünyada bir helikopteri ters takla attırırken (yani pal dediğimiz pervanesi aşağıda tekerlekleri yukarıda biçimde) atış yapan bir başka ülke pilotu var mıdır? İmkânsız bir harekettir çünkü. Batı Ülkelerinin Subayları bu görüntüyü izlediklerinde “Bunların hepsi çılgın.” demişlerdi. Kahraman Ordumuzla ne kadar gururlansak, onlara ne kadar güven duysak yine de azdır. Zaten sırf bu nedenle Emperyal Güçler önlerindeki en büyük engel olarak Türk Ordusunu görüyorlar ve her fırsatta kumpaslara getirerek etkisizleştirmeye çalışıyorlar. Pençe Kartal Operasyonu mükemmel bir harekât olmuştur.