Vücudumuzun %60’ı sudur. Bunun beşte biri kan olarak damar yollarımızda devr eder. Yani 70 kg bir adamın 42L’si su. Bunun yaklaşık 5-8kg kadarı kan. Kan içinde plazma/ kan sıvısı ve kan hücreleri bulunuyor. Kan hücreleri ise Akyuvarlar, Alyuvarlar ve Trombositler olarak sınıflandırılıyor.

Kan önemli. Bir çok işlevi var ve bunları barındırdığı hücreler ile yapar. Akciğerden alınmış havadaki oksijeni ve glukoz(şeker) ve yakıt olarak temel yapı taşlarını içerir. Ve arabanın bir nevi benzinidir. Bu işlevlerini al yuvarlar aracılığı ile yapar. Onlar oksijeni taşır. Zahmeti çeker, oyun kurucudur. Yapıtaşlarını yapan, bedeni ayakta tutan kurucu hücrelerdir. Bedenin kazanımları onun sayesinde olmuştur. Olmaya devam etmektedir.

İkinci olarak; Bağışıklık hücresi, Akyuvarlar’ı içerir. Onlar da kendi içinde makrofaj (yiyici), doğal öldürücü, bağışıklığı sağlayıcı T hücreleri olmak üzere çeşitlidir. Mesela- Yabancı bir şey mi gördü- bakteri, virus, cisim, yani kendinden olmayan herhangi bir şey—makrofaj hop koşar, etrafını kaplar. Sonra artık bulunduğu yerdeki doğal öldürücü hücreler ile infazı yapar. Bazen olay büyür, derin devlet devreye girer. T hücreleri geçmişte buna benzer durumları hafızadan kaydetmişse odaklı hücrelerini bu yabancı şeye yollar. Bağışıklık sistemi budur. Zank diye tanımak ve kendisinden değilse—büyük bir algı yaratıp—ablukaya almak ve sonra işini bitirmek..

Üçüncü hücreler; Trombositlerdir. Onlar yapıştırıcıdır. Damar mı yırtıldı, kan dışarı mı çıkacak, hemen üst üste binerler ve bir pıhtı yaparak kaçağı tıkarlar. Çalışmazlarsa kanamadan kalbin durması mümkün. Ayrıca kan’ın hücreden bağımsız bir kısmı vardır, kan plazması denir. Hormonlar, proteinleri, elektrolitleri, şekeri, oksijen, karbondioksit, pıhtılaşma faktörlerini ihtiva eder. Kan yeterli hücreler içermezse mesela alyuvar yoksa kansızlık, anemi olur. Bağışıklık hücresi akyuvarlar çoşmuşsa bedene saldırır, kişiye zarar veren hastalıklara yol açar. Enflamasyonu arttırır. İltihaplanma yapar.

Doku yaralarında trombosit tembel ya da çalışmazsa kanımız belli sürede durmaz, kanamaya meyilli oluruz; hemofili denen bazı genetik kan hastalıklarında oluşur. Demem o ki... Bir beden için kan önemli. İnsanı hayatta tutar. Su ve besin taşır. Vatan için de kan gibi şeyler var. Ulusları ayakta tutar. Umut ve güven taşır. Nasıl mı? Yani ulusların alyuvarları, yürütmedir. Cumhuriyetin kazanımlarıdır. Onlar eksilince üretim durur. Kansızlık yapan durumlara benzer.

Kurucu ayarlar ilkelerine sahip çıkamayıp bir sonraki nesle taşınmaması ile kendini gösterir. Ya da akyuvarları gibi; artık ‘kendinden’ olanın ayrımına bile varamaz. Ulusun Yargısıdır. Bedenine saldırır gibi doğru olanı içeri atar. Kötüyü ortalara. Ve etkisiz hale getiremez. İşine geldiğine yanıt verir haldedir. Ya da trombositler gibi, yapışamayan hale gelir. Kanaması uzar. Yasamadır bu.. Hukukudur. Adaleti sağlar. Ya değilse Kalbi durdurur hale gelir gibi lağvedilir her şey.

Kan insanı; insan toplumunu yapar. Kanımıza bakarak, ne kadar ‘kansız’ olduğumuzu anlamak bu açıdan bakınca daha kolay değil mi? Çözüm belli. Yazacağım fakat.. sonra. İyi Haftalar…