Türklerin yönetiminde Şam Eyâleti’ne bağlı Beriyyetu’ş-Şam/Arap Sahrası İklim-i Ceziretu’l- Arab denilen bölgeye İsrail, “Kenanilerin memleketi” diyor. Onlara göre; atalarının savaştığı Kenaniler bugünkü bölge sakinlerinin ataları.
Fenike olarak da bilinen Kenan, günümüzün Lübnan, Suriye, Ürdün ve İsrail'in Levant Bölgesi'nde yer alan zaman zaman Mısır'a bağımlı olan büyük ve refah içerisinde antik bir bölgeydi.
Bu topraklar için "Kenan" ismi, aralarında Tevrat ve İncil'in de bulunduğu çeşitli eski metinlere dayanır. İsmet Özel, siyasal İslamcıların Filistin ezberini bozan bir ayrıntıdan söz eder. Ona göre; Filistin ismi Romalıların icadı.
Romalılar hâkimiyetlerine karşı çıkan Yahudileri cezalandırmak maksadıyla oraların Yeruşalim, Dârusselâm olmadığı mânâsında Palestine demişler. Günümüzdeki Filistin yer adının kaynağı Palaestina’dır, Latincedir.
Hamas, katil Netanyahu’ya nasıl destek verdi?..
Necip Fazıl Kısakürek’in “Ey düşmanım, sen benim ifadem ve hızımsın, / Gündüz geceye muhtaç, bana da sen lazımsın” dizeleri, Hamas ile Netanyahu hükümeti/İsrail arasındaki dayanışmayı bence çok net ifade ediyor.
Psikolog tayfası buna muhtemelen “Stockholm sendromu” tanısı koyar. Sendrom, rehine veya zorla alıkonulan kişilerin, kendilerini rehin alan kişilere karşı duygusal bağ geliştirdiği bir psikolojik durumu ifade eder.
1973’te Stockholm'de gerçekleşen bir banka soygununda, rehinelerin soyguncularla empati ve duygusal bağ kurmasından sonra kullanılmaya başlanılıyor.
Diyeceksiniz ki; Filistinliler ile İsrailliler birbirlerine kanlı-bıçaklı düşman. Birbirlerini fırsat buldukça bir kaşık suda boğuyorlar. Aralarında nasıl olur da duygusal bir bağdan söz edilebilir?
Şöyle ki;
İsrail Başbakanı “Benjamin”, Arapça versiyonu Bünyamin Netanyahu’nun politik kariyeri objektif değerlendirilirse kişisel yeteneklerinin hiç de küçümsenecek şekilde olmadığı görülebilir.
Yeteneklerinden en önemlisi, tüm dünya ona karşı birleşse bile, iktidar veya muhalefet konumunda kalabilme yeteneğidir. Bu eli kanlı katile bir övgü değil durum tesbiti.
İster külyutmaz deyin ister karabatak deyin şansı yaver giden tiplerden. Mesela mevcut başbakanlık döneminde başına gelenler ve yaşananları bir göz önüne getirin, yerinde bir başkası olsaydı devrilmesi için yeterdi.
Gazze savaşından önce İsraillilerin çoğunluğu ona karşı birleşerek, tüm şehirlerin meydanlarında kalabalık gösteriler düzenliyorlardı. Öyle ki, mesafe sadece birkaç kilometre olmasına rağmen göstericiler onu evinden havaalanına askeri helikopterle gitmek zorunda bırakmışlardı.
Her İsrail başbakanının vaftiz olmak için gitmesi gereken Beyaz Saray'ın kapıları onun önünde kapanmıştı. İsrail Parlementosu Knesset'te sahip olduğu çoğunluğun iki veya üç üyesinin koalisyondan çekilme ihtimali nedeniyle tahtı sarsıldığında, İsrail kralı olarak yerleşik konumu da çatırdamıştı.
Hamas, katil Netanyahu'nun yardımına koştu!..
Önce bir açıklama; nasıl olsa Hz. İsa ve İslam Peygamberi Hz. Muhammed hariç bütün peygamberler Yahudilerle ortak. O nedenle biraz sonra ismi geçecek Allah katından ilim verilen zat, Yahudiler için de kutsal kabul ediliyor. Kısacası ne oldu? Tabirimi hoş görün, Hamas Hızır gibi katil Netanyahu’nun imdadına yetişti.
“Hesabını bilmeyen kasap ne satır bırakır ne masat” diye boşuna dememişler. Kimse kusura bakmasın, İsrail ordusunun, Gazze Şeridi'nde 7 Ekim'den bu yana sürdürdüğü saldırılarda 15 bin 821 çocuk ve 10 bin 475 kadının ölmesinin, 10 bin kişinin de kayıp olmasının en büyük sorumlusu İsrail kadar, Hamas’tır.
Her ne kadar Aksa Tufanı, İsrail devleti için gerçek bir felaket olsa da Netanyahu, Aksa Tufanında kendisinin ihtiyacı olanı aradığı fırsat ve gücü buldu.
Nasıl mı?
Siyasi krizler nedeniyle sarsılan iktidarını ayakta tutmak için kapılarını çalacağı, eşiklerini aşındıracağı Beyaz Saray'ın efendisini ve yetkililerini ayağına getirdi. Bu nedenle HAMAS’a ne kadar ‘Şükran kesiran’ dese azdır.
Gazze'ye karşı başlattığı savaşı yönetmek adına liderliğinin dayanaklarını pekiştirdi, liderliğini sürdürdü, siyasi ve savaş kararlarındaki vazgeçilmez merkeziliğini meşrulaştırdı.
İsrail’in Hitler'i Netanyahu!..
Netanyahu, hayatta kalmak için son savaşını veriyor. İktidara bağımlı, iktidar dışında yaşayamayacağını düşünen birisi olarak son savaşını veriyorsa, geri kalan ayları en tehlikeli aylar olacak demektir.
Bu savaşı kazanmak için Gazze'deki savaşı mümkün olduğu kadar uzatmak istiyor. Zaten aile yaşam tarzı ve tercihlerine bakılırsa egoist bir kişilik. Halkını falan düşünmüyor. 7 Ekim'den bugüne, 650 civarında İsrail askeri öldü. 1.800 civarında asker yaralandı.
7 Ekim 2023'te Gazze sınırından İsrail'e giren Hamas'a bağlı Kassam Tugayları ve diğer Filistinli gruplar, çoğunluğu sivil bin 200 kişiyi öldürmüş, aralarında çok sayıda sivilin de bulunduğu 250'ye yakın kişiyi rehin almıştı.
Netanyahu, narsist ve egoist kişiliği nedeniyle Ortadoğu'yu tamamıyla yangın yerine çevirecek adımlar atmaktan geri durmuyor. Bu kapsamda katil Netanyahu savaşı kuzey cephesine yayarak alevlerini büyütmek, aşırı sağa Batı Şeria'da istediğini yapması için alan açmak, çocuklarının askere alınmasını engelleyerek Haredilerin sadakatini satın almak ve bunun gibi birçok şey yapmakta tereddüt etmeyecek. Son dediğimiz olmadı.
Çünkü İsrail Yüksek Mahkemesinin orduya ultra-Ortodoks erkekleri askere alma emri vermesi; Netanyahu hükümetini derinden sarstı. Bu karar, ultra-Ortodoks Yahudileri sokaklara dökebilir.
Netanyahu'nun son savaşının maliyeti, İsrail'in ilk savaşlarından bu yana en büyük maliyet oldu. Maliyetler, İsrail'i, ardından onun kalışının ve gidişinin faturalarını tarihte benzeri görülmemiş bir bedel ile ödeyen ABD’yi de kapsayacak.
Katil Netanyahu; Gazze'de sekiz aydır süren savaşı sona erdirmeyecek kısmi bir ateşkes anlaşması kabul edeceğini söyleyerek, barış görüşmelerini deyim yerindeyse yokuşa sürüyor.
Bırakın barışı, katil Netanyahu, savaşı neredeyse tüm bölgeye yaymak noktasında tüm uluslararası kriterleri hiçe sayarak çılgınca hareket ediyor. Ateşkese yanaşmayarak kara harekâtını Mısır sınırına doğru genişletiyor.
İsrail ordusunun, Gazze Şeridi'nde 7 Ekim'den bu yana sürdürdüğü saldırılarda, 15 bin 821 çocuk ve 10 bin 475 kadın öldü, 10 bin kişi de kayıp. İsrail'in Gazze Şeridi'ndeki askeri eylemleri, Hizbullah, Husiler, Irak ve İran'daki silahlı grupları içeren “direniş ekseni”ni harekete geçirdi.
Bu fiili durumdan Pentagon rahatsızlığını ne kadar gizlemeye çalışsa da ABD yönetimine bildirmekten geri kalmıyor. Çünkü ABD ordusu için tehlike çanları çalıyor.
İsrail Savunma Bakanı Yoav Gallant, Netanyahu’yu devirmek için ABD’den icazet almaya gitmiş olabilir mi?..
Ancak 7 Ekim 2023'te yaşanan şok sonucunda gelişen olaylar, Netanyahu’nun eski durumuna dönmesine yetmedi. Bunun yerine siyasi hayatında yeni bir aşamaya, emrivaki liderlik aşamasına girdi. O artık İsrail’in Hitleri.
Bununla birlikte ister partisi ister koalisyonu, muhalifleri veya derin İbrani devletinin ittifakları içindeki konumunda istikrarlı bir düşüş aşamasına da girdi. Korkunun ecele faydası yok.
Geldiği gibi gidebilecek mi? Yoksa bu yüzyılın tarihinde ilk kez görebileceğimiz bir İsrailli yetkilinin, Uluslararası Ceza Mahkemesinde savaş suçlusu olarak yargılanmasına tanıklık mı edeceğiz.
Şu anda hâlâ oyunun merkezinde ama gerek koalisyonunun dışında Gantz, Lapid ve hatta Lieberman, Saar ve diğerleri, gerekse koalisyonu içinde Gallant ve yanındaki generaller olsun etrafındaki oyuncular ona bir veraset projesi gibi davranıyorlar.
Netanyahu ile Hamas'la nasıl mücadele edileceği konusunda anlaşamayan Gallant’ın generalleri; onun liderliğine asgari düzeyde uyuyorlar ama onun yerine kimin geçeceğini gösterecek sinyaller oradan geleceği için sabırsızlıkla Washington'daki büyük öğretmene / council on foreign relations’a bakıyorlar.
İsrail Savunma Bakanı Yoav Gallant, Pazar günü Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Dışişleri Bakanı Antony Blinken ile görüşmek ve Gazze'deki savaşın yeni aşamasını değerlendirmek için Washington'a gitti.
Netanyahu, Ordu'nun darbesini engellemek için Lübnan sınırından poz veriyor. Hizbullah’ı kışkırtmak noktasında elinden geleni yapıyor. Çünkü vaktinin kalmadığını düşünüyor.
Eğer Hizbullah, Netanyahu'nun komplosuna prim verirse Hamas gibi onu kurtarmış olacak. O nedenle Cumhurbaşkanı Erdoğan, İsrail’in Lübnan'a saldırabileceği uyarısında bulundu.
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun eşi Sara Netanyahu, üst düzey ordu yetkililerini kocasına karşı darbe düzenlemeye çalışmakla suçlaması ne anlama geliyor?
Hatırlarsanız Sara Netanyahu, askeri liderleri suçlayan tek aile üyesi değildi. Oğlu Yair Netanyahu da bu ayın başlarında benzer suçlamalarda bulunmuştu.
İsrail'in "C Aşaması" olarak adlandırdığı süreci görüşen İsrail Savunma Bakanı Gallant, bu ziyareti sırasında mevkidaşı ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin ile bir araya geldi. Görüşmede ABD Başkanı Joe Biden'ın üst düzey yardımcılarının bu hafta İsrail'i ziyaret eden İsrail Savunma Bakanına Washington'un konu incelenirken İsrail'e ağır bomba sevkiyatına ara verdiği bilgisi iletildi.
"C Aşaması" süreci; Gazze'de düşük yoğunluklu çatışmaları, hedefli hava saldırılarını, askeri güçlerin geri çekilmesini, Gazze sınırı yakınlarında bir tampon bölge kurulmasını ve Hamas'ın bölgedeki yönetimine bir alternatif bulunmasını kapsıyor.
İsrail Başbakanı Bünyamin Netanyahu, Amerikan silahlarının tedariğinin azaltılacağını duyurdu. Bu koşullar altında elbette İsrail ile ABD arasındaki ilişkiler kötüleşti.
Buna rağmen İsrail, ABD'nin stratejik müttefiki olmayı sürdürüyor. ABD için Orta Doğu'daki rolü çok önemli ama İsrail hükümetinin şu anda yaptığı şey Amerikan çıkarlarına ters düşüyor.
Çünkü ABD doğal olarak sadece İsrail'le değil Araplarla da ilgileniyor. İsrail, ABD'nin söz dinlemeyen Arap liderlere karşı kullandığı bir sopa.
Amerika Birleşik Devletleri için Gazze'de olup bitenler çok önemli bir iç siyasi faktör haline geldi; tüm eyaletlerin Biden'a oy vermediği, Müslüman nüfusun seçim kampanyası bağlamında özellikle dikkate alınması gereken bir durum.
ABD'li aktivistler, Amerikan yönetimini eleştirirken hem üniversitelerde hem de sol kesimde sert konuşmalar yapılıyor. Genel olarak Ortadoğu'daki durumun artık ABD kamuoyuna çok sert yansıdığı ortada.
Yönetimin elbette stratejik müttefikinden vazgeçmeden tüm bunları dikkate alması gerekiyor. ABD yine de İsrail'e silah tedarikini azalttığını söyleyerek bir adım attı.
İsrail-Amerikan ilişkileri hakkında, bu ilişkilerin tamamına ve tüm ayrıntılarına bakılarak, İsrail hükümetinin başına gelen her şeyin bölgedeki Amerikan politikasını büyük ölçüde karmaşık hale getirdiği söylenebilir.
Bu savaşı önleme stratejisi, ABD elçisi Amos Hochstein'ın öncülük ettiği, İsrail ve Hizbullah "Rıdwan" özel kuvvetlerini ayırmaya yönelik diplomatik bir girişimdir.
7 Ekim'den sonra İsrail, Rıdwan güçlerinin Hamas'ın taktik kitabından bir sayfa alıp İsraillileri kaçırmak için sınırı geçebileceğinden korkarak yaklaşık 70.000 vatandaşı kuzey sınır bölgesinden tahliye etti.
Gerçekten de Hamas, Hizbullah'ın kendi savaş planından bir sayfa çalmış gibi görünüyor. Hatırlayın, 2018'de İsrail, Hizbullah'ın dört sınır ötesi saldırı tünelini keşfedip, kamuoyuna açıklamıştı. O dönemde
YORUMLAR
FACEBOOK YORUM Yorum
YAZARIN DİĞER YAZILARI
- Türk Siber güvenlik güçleri tek çatı altında toplanıyor!
- Bakü’nün kurtuluşunu unutturanlar Azerbaycan Respublikası’nın Rusya uydusu olmasına çanak mı tutuyor ?
- Rusya-Türkiye ticari ilişkilerini baltalama girişimi ROST Davası ve bazı gerçekler!
- Putin’in arka bahçe temasları!
- Türkiye, PKK/PYD/SDG’nin Kursk benzeri saldırısına hazır mı?
- Türkiye ile küresel sistemin kartları yeniden karılıyor!
- Türkiye-İsrail Savaşı başlamadan biter mi?
- Suriye'de hangi Türk kurumu stratejik hata yaptı?
- İran’a Rakip Arnavutluk’ta Bektaşi Devleti Kuruluyor!
- Ankara Erivan hattında karşı darbe ittifakı!
- Rusya Dış İstihbarat Başkanı Ankara’da kimlerle görüştü?
- PKK/YPG’nin Trump suikastı ve Ankara-Şam görüşme muammasına etkisi!