Bugun...


ÖZER ATAÇ

facebook-paylas
Beka(I)
Tarih: 10-03-2018 17:02:00 Güncelleme: 11-03-2018 07:27:00


Başlık hakkında: Bilimsel veriler, beka  teriminBeka Sorunu’na dönüştürse de  metafiziğin ‘tutulmazlığı’ onu   yanına alıp kulvarında tekil ve engelsiz ilerlemesini  sağlayacaktır. Yazı üç bölüme ayrıldı; birinci bölümde esinlenilen Harari’ninTüürkçeye çevrilen iki kitabına yapılan özeti paylaştım.

 

Birinci alt başlık: “Her canlı ölümü tadacaktır.”

“Birbirinize düşmanlar olarak yeryüzüne inin!”  Demek ki süreç belli!  “Maç doksan dakika.”

Doğrulayıcı ifade  yetişiyor : İnsanlığın indirildiği yeryüzünde (Homo Sapiens), birbirine  düşmanlığının bitmeyeceği anlaşılıyor.Süreli de olsa “beka”yı burada anabiliriz. Birbirine kastetmiş kıtalar, bölgeler, uluslar, devletler; kümeler, organizasyonlar…bireye kadar inip, tekrar yukarıya büyük topluluklara  acıyı kini yitikliği taşıyarak yaşatacak; sonra tekrar, tekrar.

İkinci alt başlık:  “ Ölümü öldüren Barıştır”.

Barışı isteyen, seven, onun gerçekleşmesi için  emeğini, yaşamını adayan kimselere barışçı denir.

İnsanlık ve onu kuşatan varlık için barış, aklın gereğidir.

Salim akıl, esenlik ister.Çünkü esenlik,  aklın şerefli/ahsen/güzel yönde gelişmesini sağlar.

“Beka bunun neresinde?” diyesiniz mi var?!

- Haklısınız!

-Ewet,akıl, vicdan ikilisinin özgür seçimiile bireysel kimliğe erip,   insanlığını deneyimler.Eğer esenliğe ulaşırsa, kısa yaşamı,   içinde yaşadığı sonsuzluğa galebe gelir. Yani geçici şeylerin bekası olmaz;  onlara adanmak yanılmadır; yine de onların bekasını sağlamak  için güdülen çaba kitleler için  çift taraflı kılıçtır. İşin doğrusu insan ‘evrensel bekaya’ layık olmak için yaşar. Anlaşılacağı üzere evrenselbeka yaradılanlar için kullanılmamıştır. 

Diğer taraftan ancak  Yaradan’a ait olabilecek bu terim,  mutlak anlamda  insanın varlık sebebidir. İnsan, kendisi ve önemsediklerinin geçiciliğini bilip,   bireyden insanlığa, “ahsenitakvim”eerişme çabasınınyetersizliğine  rağmen, şerefli olma yolunda ömrü yettiğincekalabilmelidir.  Yineleyelim:  Şerefli tercih  barışçı olmaktır.Ayrıca her şeyin  geçici olduğu bir evrende kalıcılığın mı  savaşını vereceğiz; sonucu ne olursa olsun  kazanılan zaferlerle umulan özlemler de geçici!.

Soru şöyle gelir:

-Ne yani ortalığı çapulculara mı bırakalım?!

Yeri gelmişken açıklamalarımızı “iyilerin kötüleri savması” eylemiyle karıştırılmamasını diliyorum.

Sınırlı ömürlü  varlık,  sonsuzlukla bu kadar ilgilenmesi, kitleleri ilgilenmeye  teşvik etmesi  ilginçliği  karşı konulmaz.

Edebali insanı gelecek için değil, yaşadığı an için kıymetli bilip; bu kıymeti yine ancak insanın bilmesini zorunluğunu; devletin bu iyilikte araya girip kendine görev ,yetki ‘kaparak’; sonra her şeyin başına  geçebileceği uyarısı  hep öğreticidir: ”İnsanı yaşat ki devlet yaşasın!.”

***

“Her şey tekâmületmektedir.”

Homo Eroctus tanHomo Sapiens’e‘eren’(*);fakat hayvansılığını yok edemeyen insanın;kesinlikle “ölümü tadacak” olması,    birbirini öldürme güdüsü  ‘henüz’ peşini bırakmadı. Ölümü tatmak;  anlardan oluşmuş yaşamı için geldiğindekullanma fırsatı olmayan uyarısı. Ölüm bir anlık, o andan sonra yaşam telafi edilemez. Sonrası, hak edişin  takdir‘kreasyonları.’

Ölümün kaçınılmaz olduğu yaşam Buyaşamda  beka olanaksız.   Geçicilikte sonsuz bağlar kurmak tamamen içsel bireysel tercihleri çağrıştırıyor. Akan nehir duruluncaya değin ‘ölümle’ tanışmayacak. Sağlıklı, genç  hedefine koşarak ilerleyen nehir, denizi buluncaya kadar öleceğinin düşünmez.  Deniz akışın öldüğü diyardır. Orası akışın derin ritmi olan salınımla ısınıp buharlaşmanın diyarı. Deniz ulaşmadan suyun tutulması suyun bekası değildir; çünkü doğanın suya takdiri dönüşümdür.   “Akan nehirde iki kez yıkanılmaması” bekaya adananların bekayı aşmasını gösteriyor. Evrensel yasalara uyum,  iradenin bu yasalara katılımı, teslimiyeti, adanmasıdır. Adananlar, bekayı korunması gereken kalıcılık değil, kesintisiz, karşı konulmaz   değişim olduğunu anlayanlardır.Varlıkta  gürlükevrensel yasalara uygun davranmayla oluşur.

 

Beka arzusu sonsuzluğaöykünmedir. İdeal koşullara erişip,  o koşullarda kalma, tutunma  isteği;  o koşullara ulaşma çabasının “molasından” kaynaklanır; kalıcılık “başarılıp”,  takdir süresini aştığında öngörülen yarardan çok  zarar meydana getirir. ”Mola” sürekli kalıcılığınemarelerinin nüksettiği başarı aralıklarındaki değerlendirmelere atıftır. Bir zamanlar Çinliler ABD için “güzel ülke”, dolar için “güzel para” diyorlardı; belki hala söylüyorlar. Beka isteği de öyle. Benlikler için ölümün aşılmasını, “göklerin çeperini  sultan ile aşılmasına”  benzetiyorum. ‘Sultan’, adanmadır.

 

(*)YUVAL Noah HARARI, Homo Deus kitabında insanın kendini yeniden inşa ederek; özündeki tanrıyı adeta kendinde gerçekleştirmeye koyulduğuna dair çalışmalarının çıkarılan özetini paylaşıyorum.

“Zalim ve tehlikeli Sapiens, savaşların ve çevre felaketlerinin yaratıcısı hâline gelerek kendi türünü yok edecek kadar gözünü karartıyor.

Öncelerde avcı toplayıcı olan, ardından alet edevat yapımına girişen, ekip biçen ve refah toplumunu yaratan Sapiens, Harari’nin deyişiyle büyüyor: “Hikâyeci ve gezgin Sapiens, hayvan krallığındaki en önemli ve yıkıcı güç hâline geliyor.”

Harari, Sapiens’in hızlı büyümesini anlatırken yaratıcı, yapıcı ve ehlileştirici taraflarından da bahsediyor; hayvanları evcilleştirirken ileriye taşınacak dev yapılar inşa ediyor. Yazara göre bunlar, Sapiens’in taşıdığı gelecek kaygısıyla bağlantılı. Tarlayı sürmek ve mimariye bulaşmak, ileriyi düşünen Sapiens’i beri yandan hem paylaşımla ilgili hem de varoluşsal savaşlara sürüklemişti.

Tanrı’ya ve geleneğe uyumlu olanın kabuğunu kıran Sapiens, kendine has bolluk için çatışmaya girdi, yarattığı adaleti hemen çiğnedi, doğal olanla doğal olmayan yollarla savaştı. İmparatorluklar kurarak yeni sınırlar oluştururken para için “kutsal” işgaller planladı.Pek çok hastalığı iyileştirsin diye icat ettiği para, taze hastalıkları tetikledi.

Sapiens’invites arttıran zihinsel devrimi, kuşkucu kralları, birbiriyle çekişen imparatorlukları, gerilen insan ve toplumları art arda sıraladı.

Hırslı Sapiens”

Sapiens’in, yeryüzünüherkesin iyiliği için denetim altına alma ideali,ayırımcılığı beraberinde getirdi; “biz” ve “onlar” ayrımı, yabancı düşmanlığını körükledi. Üstelik bu ayrışmanın zeminine kültürel kodlar yerleştirildi: “Biz” yapılamayan “onlar”ı çemberin dışına itme eğilimi, tarafgirliği belirginleştirdi. Sapiens, gün geldi Tanrı icat etti, gün geldi eylemlerini bir Tanrı uğruna gerçekleştirdiğini söyledi. Her iki durum da savaş meydanlarını “şenlendirirken” yayılmacılık had safhaya ulaştı.

YuvalNoahHarari, tüm bunlara rağmenSapiens’in kaydettiği ilerlemede önemli bir gerçeğin farkına vardığını söylüyor: Bilimsel devrime, keşiflere ve kimliklerin gün yüzüne çıkmasına karşın Sapiens bilgisizliğini kavrar. Tabii bu her zaman olumlu sonuçlanmadı; kendisiyle yarışan Sapiens, tarihin akışını değiştirecek ve hatta tarihi sonlandırabilecek eylemlere imza attı. Bilgi, bir güç olarak doğru kullanılsa da çoğunlukla pragmatizmingözü karalığına kurban gitti.Pratik bilgi, ideolojilerin hizmetine sunuldu ve kazancını katlamak isteyen iş insanlarının elinde silaha sönüştü. Böylece Harari’nin deyişiyle “hırslı Sapiens’le” tanıştık. Keşiflerden emperyal projelere ve ekolojik yıkımlara uzanan süreçte hep bu Sapiens’inparmağı var.

Harari, hırsa kesen Sapiens’indoğa üstünde kurmaya uğraştığı hâkimiyetle hem ekolojik felaketleri tetiklediğini hem de kendi türünü uçuruma sürüklediğini belirtiyor.Doğanın sesine duyarsızlaşan Sapiens,elindeki gücü yozlaştırarak “akıllı tasarımlarla” tabiatı örseliyor. Yaşamı inorganikleştirirken içini boşalttığı ilerlemeyi tersine çeviriyor. Başka bir deyişle ölümsüzlüğü ararken doğanın dengesini bozup kritik bazı sorulara ulaşıyor: “Neye dönüşmek istiyoruz?” ve “Neyi istemek istiyoruz?”

Harari’nin dile getirdiği bu soruları kendimize yöneltip yöneltmediğimiz şüpheli. Fakat ortada bir gerçek var: Yaşadığı dünyayı hızla dönüştüren ve konformist davranmaktan hiç çekinmeyen Sapiens’ler olarak imajımızı cilalarken nereye gittiğimizin pek ayırdında değiliz. Yazar, bu gidişatı kendi öngörüleriyle beslediği Homo Deus: Yarının Kısa Bir Tarihi’nde ele alıyor.     

Yeni “insanın” üretimi        

Kim ne derse desin bugün Tanrı yok, onun yerine Homo Deus var, yani Tanrı İnsan.Sapiens’in, her türlü ilerleme ve bilişsel süreçten, yarattığı imajı koruma güdüsünden sonra varılan nokta bu, şimdilik.

Homo Deus: Yarının Kısa Bir Tarihi, YuvalNoahHarari, Çeviri: Poyzan Nur Taneli, Kolektif Kitap

 

Ölümsüz, mutlu ve Tanrı mertebesine erişme peşindeki insan, evrimin bu son halkası olan Homo Deus’laaynada gördüklerine kendini kaptırıyor. Peki, amaçlarımıza ulaştık mı ya da yaklaştık mı? Harari’nin Sapiens kitabındaki eleştirel ve sorgulayan tavrı, Homo Deus’ta da devam ediyor.

Yaratılış taraftarları ile Evrim Teorisi’ni savunanlar arasında bir dönem durur gibi olan kavga son yıllarda yeniden alevlendi. Bunda her iki kesimin de enikonu kendi saflarını sıklaştırması etkili oldu. Homo Deus’un örtülü izleklerinden biri olan bu kavga, Sapiens’in kazandığı gücü, “her şeyi yapabilirim” anlayışına çevirmesiyle daha bir belirginleşti.

İnsanlık, elindeki uçsuz bucaksız biyoteknolojik ve bilgi teknolojisi imkânlarıyla kusursuzlaştırmaya uğraştığı dünyada pek çok sorunun üstesinden geldi ya da Harari’ye göre geldiğini sanıyor. Çünkü hastalıklar, açlık, çevre sorunları, iklim değişikliklerinden kaynaklanan problemler ve çatışmalar yeryüzünde hâlâ öncelikli sorunların başını çekiyor.Bunlara rağmen insan başarılarıyla övünmeye devam ediyor. O halde sorun tam olarak ne? Harari, yirmi birinci yüzyıliçin bir öngörüde bulunurken bize bazı ipuçları sunuyor: “En önemli mesele, insan türünü ve gezegeni bir bütün olarak kendi gücümüzden korumak. Bize bol gıda, ilaç, enerji ve hammadde sağlayan olağanüstü ekonomik büyüme sayesinde kıtlık, salgın ve savaşları dize getirmeyi başardık. Ne var ki, bu büyüme, gezegenin ekolojik dengesini birçok açıdan altüst ediyor (…) Ekonomik büyüme ve ekolojik denge arasında seçim yapmak gerektiğinde siyasetçiler, yöneticiler ve seçmenler her zaman büyümeyi tercih ediyor.”

Bunları düşünüp moralimizi bozmak yerine Harari’nin hatırlattığı “hep daha fazlasını isteme”nin peşine takılıp pekâlâ bir sonraki aşamayı kurgulayabiliriz. Yaşlanmayı (palyatif çözümlerle) olabildiğince geciktiren insanın şimdiki hedefi ölümsüzlüğü bulmak. Bu, varsıllık içindeyken görmezden geldiğimiz sefaleti zihnimizden söküp atma umudunu canlı tutuyor. Yazarın anımsattığı gibi mevcut çabamız Homo Sapiens’i Homo Deus’a dönüştürmek. Genetik ve nanoteknoloji çalışmaları, mevcut dürtünün ilk aşaması gibi dururkenHarari, bu noktadan sonra ölümü, sonsuz gençliği sekteye uğratan “teknik bir hata” gibi görme eğiliminde olacağımızı söylüyor. O teknik hatanın gerçekleşmesi için de ölümlü olduğumuzu bilerek aldığımız riskleri tekrarlama aşamasına geldiğimizde iki kere düşüneceğiz.

Yaşam süresini iki katına çıkarmayı bir fantezi olmaktan uzaklaştıracak çalışmalar, Harari’nin bahsettiği Homo Deus’u yaratma sürecinde önemli bir sıçramayı simgeliyor. Yazar, tıbbın ilerleyişinin öncü rolüne atıf yaparken yine bir öngörüde bulunuyor: “Aslına bakılırsa modern tıp, ömrümüzü bir yıl bile uzatmadı. Onun başarısı, bizi erken ölümden kurtarıp kalan yıllarımızı da doya doya yaşamamızı sağlamaktı. Eğer kanseri, diyabeti ya da belli başlı diğer hastalıkları yenebilirsek bu sadece herkesin doksanına kadar yaşayabileceği anlamına gelecek ama bırakın yüzü, yüz elli yaşına ulaşmamızı sağlamayacaktır.”

Peki, insanın ölümsüz ve mutlu olmasını sağlayacak şeyler ne? Harari, hazzın ve ölümsüzlüğün peşinde koşan insanın Tanrılar katına yükselmeye çabaladığını söylerken etrafta olup bitenlerden hareketle bir öngörü daha paylaşıyor: “İnsanları Tanrı mertebesine yükseltme işi muhtemel üç şekilde ilerleyebilir: Biyoloji mühendisliği, siborg mühendisliği ve organik olmayan varlıkların mühendisliği.”

Sırasıyla bu üç mühendislik, insan bedeninin kapasitesini belirginleştirme, organik bedene inorganik yamalar yapma ve organik âlemi bütünüyle dönüştürme faaliyetlerini yürütüyor. Harari’nin dediği gibi bugünden baktığımızda özellikle ikinci ve üçüncü mühendisliklerin ulaşacağı sonuçlar bilimkurgu gibi görünüyor. Ancak şimdiden epey aşama kaydedildi.

İlkin zihnin yeniden yapılandırılması, Homo Sapiens için alarm zillerinin çalması anlamına gelecek çünkü Harari’ye göre artık o noktadan sonra tür olarak Homo Sapiens ortadan kalkacak. Yani yeni insan Homo Deus’un üretimine geçilecek; “Sapiens türü bir üst sürüme yükseltilecek.” Akıllı telefonlardan alınan talimatlar ya da onların, hayatımızı bugünlerde daha fazla yönetmeye başlaması, gelecek için bir projeksiyon yapma imkânı veriyor yazara.    

 

Kurgunun saati

Peki, konu buraya nasıl geldi? Harari, durumu resmederken üç noktaya odaklanıyor: Birincisi, Homo Sapiens’le diğer hayvanlar arasındaki ilişki. İkincisi, Homo Sapiens’in yarattığı tuhaflıklarla dolu dünya ve üçüncüsü, insanın hümanizmi zaman zaman nasıl yanlış yorumladığı.

Harari, astroitler yerine kendimizden korkmamız gerektiğini söylerken Homo Sapiens’in, bir güç gösterisine dönüştürdüğü yaşamda oyunun kurallarını baştan yazdığını hatırlatıyor. Yeryüzünün fethinin yarattığı denge kaybı, ekolojik felaketler ve yaşamın git gide karmaşıklaşması, Homo Sapiens’insınırları aşmasıanlamına geliyordu. Kabuk bir kere kırıldığı için artık geri dönüşü olmayan bir “ilerleme” eğilimi söz konusuydu.

Harari’nin vurgu yaptığı “ilerleme”nin ilk ayağında, insanın istekleri ile hayvanların ihtiyaçları arasındaki ilişkinin giderek pragmatik bir hâl alması var. Elbette insanın istekleri, hayvanların ihtiyaçlarının birkaç boy önüne geçti. Böylece Homo Sapiens, kendisinin bir hayvan türü olduğunu unutmaya başladı.Harari’ye göre bu unutkanlığın üstesinden gelmek için geriye dönüp bakmak şart; “hayvan- insan ilişkisi, gelecekte süperinsanlarla insanlar arasında kurulacak ilişkiye en yakın model olma özelliği taşır.” İnsanların hayvanlara nasıl davrandığına bakmak, siborgların insanlara nasıl davranacağını tahmin etmeye yardımcı olabilir.

 

Hayvan ve bitki çeşitliliğinin sesini olabildiğince kısan insan, çok uzun zamandır dünyada tek kişilik gösteri düzenleyerek gücünü pekiştiriyor. Doğanın işleyişini “çözen” insanın gücünü istediği gibi kullandığı da ortada. Endüstriyelleşmenin bir armağanı olan verimlilik ve fayda, insanın canlılarla kurduğu ilişkinin merkezinde yer alınca sömürü anlayışı da evrim geçirdi.Harari’nin kullanım, verimlilik ve fayda bağlamında, insan- hayvan ilişkisini geleceğe yönelik olarak masaya yatırması da manidar. Kendisine “Kim daha güçlü” diye sorduğu bazı anlarda, narsistlik belirtisi gösteren yanıtlar vermesi de insanın hangi faza ulaştığının ve buradan nerelere gidebileceğinin kanıtı gibi: “Sapiens, bir anlam örgüsükurabildiği için dünyaya hükmedebiliyor; hem de yalnızca ortak hayal gücümüzde varolan bir hukuk, güç, varlık ve mekân örgüsü kurabildiği için.”

 

Harari, Homo Sapiens’inkapıldığı bu hükmetme tutkusunun, her şeyin kendi etrafında döndüğüne dair düşüncesiyle birleştiğinde buna göre bir dünya ve yaşam yaratıldığını belirtiyor. Kutsal metinlerden ve kadim inançlardan kutsallaştırılan insana dek geçen zamanda elde ettiği başarılar Homo Sapiens’in, büyük bir cesaretle sınırları ortadan kaldırmasına veya en azından kaldırmaya yeltenmesine neden oldu. Meydana getirdiği (ekonomik, kültürel ve bilimsel) sistem de sapmalara uğratılıp bu sınırları aşma eylemine hizmet etmeye yöneldi. Harari’nin deyişiyle bedenleri, zihinleri ve beyinleri şekillendirecek kurgunun saati de böylece işlemeye başladı. Yazarın adını geçirdiği kurgunun içeriği, insanın ölümsüzlüğü arayışıyla filizlenen ve daimi mutluluğu yakalama yolunda kendisine bu konuda sorduğu bazı sorulara olumlu yanıtlar bulmaya başladığını düşünerek hümanizmin altını oymasıyla yakından ilgili. Harari, bu tehlikeye dikkat çekerken insanın kendisini bir ürün gibi tasarladığını anımsatıp başta özgür tercih olmak üzere pek çok konunun temellerinin sarsılacağına dair bir açılım yapıyor.  

 

İnorganik algoritmalar evrenine doğru

Harari, bugünün dünyasını belirleyen iki temel unsurun seçmen ve müşteri olduğunu; “Seçmenin dediği geçerlidir” ve “Müşteri memnuniyeti her şeyin üstündedir” ilkelerinin ağır bastığını belirtiyor. Bu iki ilkenin altında yatan şey ise özgür irade söylemi.

İnsan, özgür iradesiyle evrene anlam katar ve tercihlerini de bununla oluşturur. Ancak Harari, ufak bir çıkıntılık yaparak her zaman özgür seçimlerde bulunmadığımızı iddia ediyor. “Arzu seçilebilir mi” diye sormasının nedeni de bu. Ardından işi biraz daha ilerletiyor: “Homo Sapiens üzerinde yapılan deneyler, tıpkı fareler gibi insanların da yönlendirilebildiğinive insan beynindeki doğru noktaların uyarılmasıylaaşk, korku, öfke ya da depresyon gibi karmaşık duyguların bile yaratılıp ortadan kaldırılabileceğinigösteriyor.”

Harari’nin ortaya koyduğu bu gerçek, hümanizmin insan eliyle tehlikeye atıldığına dair bir veri sunuyor. Beyinle ilgili araştırmalar ve yeni bir “organizma” yaratma çalışmaları da yazarın bahsettiği soruna tuz biber ekiyor. Bunun göz önündeki örneklerinden biri, geçmişte cephelerde savaşan askerlerin yerini, bugün insansız hava araçlarının almaya başlayıp  “mekânın bilinçten ayrılma aşamasına gelmesi.” Yüksek zekâ gerektiren işler yapan makineler yaratılırken mevcut görevleri insanlardan daha iyi kotaran, ancak bilince sahip olmayan yeni zekâ türleri kurmaya başladık; tüm gelişmeler kısa süre sonra bilinci olmayan algoritmaların bir ağın noktalarını birleştirme konusunda insan bilincini aşabileceğini gösteriyor.

 

Harari’nin bahsettiği şey inorganik bir dünyaya ve algoritmalar evrenine doğru gittiğimiz şeklinde.Bu gerçekleştiğinde, epey insanın işlevsiz kalacağı ortada. Başka bir deyişle organik algoritmalar, inorganik algoritmalar karşısında âtıl hâle gelecek. Uzmanlaşan inorganik algoritmalı zekâ, organik algoritmalı insanın önüne geçtiğinde insansı olmayacak belki ama lüzumsuz fazlalıklarımızdan arındırıldığı için daha çok ve hızlı iş görebilecek. Bunun sonucunda, algoritmaları elinde bulunduran grup, çalışma hayatının dışına ittiği insanlar için daha derin sosyal ve siyasî eşitsizlikler yaratabilecek. 

 

Harari’nin, yavaş yavaş her şeyi bilen ya da tahmin eden kâhinler hâline geldiğini söylediği inorganik algoritmaların, ileride hâkim olmayacağını nereden bilebiliriz? Tıp ve genetik alanında çığır açan inorganik algoritmanın icadının, sosyal yaşama etkisinin nasıl olacağı tam olarak kestirilememekle birlikte, yazarın tahminleri dikkat çekici; özellikle: “Sürümü yükseltilemeyen çoğunluğun, bilgisayar algoritmaları ve süperinsanlar tarafından yönetileceğine ve giderek daha alt bir sınıfa mensup olacağına” dair öngörüsü. Bu biyolojik ayrım modeli daha önceki sosyal ayrım örneklerine pek benzemiyor. Dahası, Harari’ye göre yeni dinlerin doğum yeri medreseler veya mağaralar değil, araştırma laboratuvarları olacak; tekno-dinin (tekno-hümanizm ve veri dini) “algoritmalara ve genlere dayalı bir kurtuluş vaadiyle dünyayı fethetme olasılığı” hiç de kulak tırmalamıyor.

 

Veri akışında minik bir dalgalanma

Harari’nin üstünde durduğu tekno-dininveri ayağı yani Dataizm, teknolojik ve bilimsel ilerleme için bir nimet. Veri akışını yorumlamada ortak bir dil oluşturan bilgisayar bilimleri ve biyolojiyle ilişki kuran Dataizm’le ilgili yorumunda yazar, “yoluna tarafsız bilimsel bir teori olarak başlasa da giderek doğruyu ve yanlışı belirleme iddiasındaki bir din olma yolunda ilerliyor;bu dinin en yüce değeriyse bilgi akışı” diyor. Dataizm, Yaratılış’ın zirvesi olarak görmediği Homo Sapiens’i, Homo Deus’un öncüsü diye de kabul etmez. Bilişim sisteminin herkesi ve her şeyi kontrol edeceğini savunan Dataistler, bu yapıyı Tanrılaştırır.

 

Daha fazla kitle iletişim aracına bağlanıp bilgiyi kaydederek, yükleyip paylaşarak misyonuna uygun hareket eden Dataistler, her insanın veri akışının bir parçası olması gerektiğini söyler.Bu hareket, insanları dışlayıp hümanizm yerine verimerkezci bir görüşü hâkim kılma amacı taşır. Harari, “organizmalar birer algoritmadır” diyen Dataizmin devrim yapması için yetmiş- seksen yıllık bir süre öngörüyor. Dataizm, bu süre zarfında “insan beyni üstün algoritmaları kavrayamaz” tezini güçlendirip uygulamaya da taşıyacak.     

 

Harari, son virajda Dataizmin Homo Sapiens’i, Homo Sapiens’in diğer hayvanlara yaptığını yapmakla tehdit ettiğini belirtiyor. Kendisini dünyanın merkezine yerleştiren Homo Sapiens, öbür hayvanların yaşamını ve deneyimini değersizleştirdi. Böylece işlevsizleşen hayvanların soyu tükendi. Yazara göre hepimiz zirvede olmadığımızı anladığımızda işlevimizi yitirip “veri akışında minik bir dalgalanmadan ibaret kalacağız.”

İnsanı kökten değiştirecek bu gelişmelerin kaynağında yer alan yapay zekâ ve biyoteknoloji çalışmaları, geleceğe dair tahminler üretmekle yetinmemize neden oluyor. Harari’nin Homo Deus: Yarının Kısa Bir Tarihi adlı kitabı da bugün geldiğimiz noktadan yola çıkıp yakın gelecekte hangi yönlere doğru gidebileceğimizi göstermeyi amaçlıyor. Yalnız, Harari’nin de dediği gibi şurası kesin: “Dünya eşi benzeri görülmemiş bir hızla değişiyor ve biz baş edilmesi mümkün olmayan bir veri, fikir, vaat ve tehdit seline kapılmış gidiyoruz.” Bugünkü hâliyle ve gelecekte bizi bizden daha iyi bilecek algoritmaların peyda olmasının nedeni de işte tutulduğumuz bu sağanak.

Harari, gerek Hayvanlardan Tanrılara Sapiens: İnsan Türünün Kısa Bir Tarihi gerek Homo Deus: Yarının Kısa Bir Tarihi’nde bilgi, teknoloji, biyoloji ve antropolojinin geçmişine bakıp gelecekle ilgili açılımlarda bulunuyor. Yazar, her iki kitabıyla tarih ve öngörüyü buluşturur, günümüzden bakıp yakın veya uzak gelecekte nerelere savrulabileceğimize dair düşüncelerini açıklarken, Homo Sapiens’ten Homo Deus’a doğru heyecanlı ve kasislerle örülü yolculuğumuzu resmediyor.   





FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ
HAVA DURUMU
PUAN DURUMU
Takım O G M B A Y P AV
1 Galatasaray 34 30 1 3 80 21 93 +59
2 Fenerbahçe 34 28 1 5 89 31 89 +58
3 Trabzonspor 34 18 12 4 60 45 58 +15
4 Başakşehir FK 34 15 12 7 46 39 52 +7
5 Beşiktaş 34 15 13 6 45 40 51 +5
6 Kasımpaşa 34 14 13 7 56 59 49 -3
7 Çaykur Rizespor 34 14 13 7 45 51 49 -6
8 Alanyaspor 34 12 10 12 49 46 48 +3
9 Sivasspor 34 12 10 12 41 45 48 -4
10 Antalyaspor 33 11 10 12 38 38 45 0
11 Adana Demirspor 34 9 11 14 49 47 41 +2
12 Kayserispor 34 11 13 10 39 48 40 -9
13 Samsunspor 34 10 15 9 37 44 39 -7
14 MKE Ankaragücü 34 8 12 14 42 45 38 -3
15 Konyaspor 34 8 14 12 34 48 36 -14
16 Gaziantep FK 34 9 18 7 39 54 34 -15
17 Fatih Karagümrük 33 8 16 9 37 42 33 -5
18 Hatayspor 34 7 15 12 38 48 33 -10
19 Pendikspor 34 7 18 9 38 70 30 -32
20 İstanbulspor 34 4 23 7 26 67 16 -41
Takım O G M B A Y P AV
1 Eyüpspor 32 23 6 3 73 28 72 +45
2 Göztepe 32 20 6 6 56 19 66 +37
3 Sakaryaspor 32 16 7 9 48 33 57 +15
4 Çorum FK 32 16 9 7 53 33 55 +20
5 Kocaelispor 32 16 9 7 48 36 55 +12
6 Bodrumspor 32 14 7 11 39 21 53 +18
7 Boluspor 32 14 10 8 31 33 50 -2
8 Bandırmaspor 32 12 9 11 47 30 47 +17
9 Gençlerbirliği 32 12 9 11 37 32 47 +5
10 Erzurumspor FK 32 12 9 11 30 28 44 +2
11 Keçiörengücü 32 10 13 9 32 40 39 -8
12 Manisa FK 32 8 11 13 39 38 37 +1
13 Ümraniyespor 32 10 15 7 36 46 37 -10
14 Şanlıurfaspor 32 8 14 10 29 36 34 -7
15 Tuzlaspor 32 8 14 10 32 46 34 -14
16 Adanaspor 32 9 17 6 25 45 33 -20
17 Altay 32 5 24 3 15 73 15 -58
18 Giresunspor 32 2 26 4 15 68 7 -53
Takım O G M B A Y P AV
1 Esenler Erokspor 35 25 5 5 77 29 80 +48
2 Van Spor FK 35 24 5 6 63 34 78 +29
3 Bucaspor 1928 35 20 5 10 51 24 70 +27
4 1461 Trabzon FK 35 20 6 9 66 35 69 +31
5 Yeni Mersin İdman Yurdu 35 16 9 10 48 31 58 +17
6 Ankaraspor 35 15 8 12 42 32 57 +10
7 Karacabey Belediye Spor 35 13 10 12 42 34 51 +8
8 Beyoğlu Yeniçarşıspor 35 14 14 7 44 37 49 +7
9 Ankara Demirspor 35 14 16 5 38 44 47 -6
10 Kırklarelispor 35 11 13 11 32 38 44 -6
11 Altınordu 35 10 13 12 42 36 42 +6
12 Diyarbekir Spor 34 11 14 9 36 37 42 -1
13 Hes İlaç Afyonspor 35 10 13 12 24 34 42 -10
14 Serik Belediyespor 35 10 15 10 29 39 40 -10
15 Nazilli Belediyespor 36 11 16 9 38 57 39 -19
16 Zonguldak Kömürspor 35 10 17 8 38 56 35 -18
17 Kırşehir Futbol SK 35 5 22 8 34 71 23 -37
18 Bursaspor 34 5 21 8 24 62 20 -38
19 Adıyaman FK 35 3 25 7 24 62 16 -38
Takım O G M B A Y P AV
1 Kepezspor FAŞ 28 22 2 4 67 18 70 +49
2 Aliağa Futbol A.Ş. 28 19 0 9 60 18 66 +42
3 Ayvalıkgücü Belediyespor 28 15 6 7 40 25 52 +15
4 52 Orduspor FK 28 14 7 7 40 28 49 +12
5 İnegöl Kafkas GK 28 13 7 8 37 30 47 +7
6 Edirnespor 28 13 10 5 45 28 44 +17
7 Mardin 1969 Spor 28 12 11 5 40 34 41 +6
8 K.Çekmece Sinopspor 28 10 10 8 41 31 38 +10
9 Karabük İdmanyurdu Spor 28 10 13 5 27 44 35 -17
10 Artvin Hopaspor 28 9 12 7 33 29 34 +4
11 Talasgücü Belediyespor 28 10 14 4 34 45 34 -11
12 Kırıkkalegücü FK 28 8 15 5 31 42 29 -11
13 Gümüşhanespor 28 4 14 10 25 49 22 -24
14 Malatya Arguvanspor 28 3 21 4 21 57 13 -36
15 Tarsus İdman Yurdu 28 2 22 4 20 83 10 -63
Tarih Ev Sahibi Sonuç Konuk Takım
 29/04/2024 Fatih Karagümrük vs Antalyaspor
 03/05/2024 Beşiktaş vs Çaykur Rizespor
 03/05/2024 MKE Ankaragücü vs Alanyaspor
 04/05/2024 İstanbulspor vs Adana Demirspor
 04/05/2024 Kayserispor vs Fatih Karagümrük
 04/05/2024 Samsunspor vs Trabzonspor
 05/05/2024 Başakşehir FK vs Kasımpaşa
 05/05/2024 Galatasaray vs Sivasspor
 05/05/2024 Gaziantep FK vs Hatayspor
 06/05/2024 Antalyaspor vs Pendikspor
Tarih Ev Sahibi Sonuç Konuk Takım
 05/05/2024 Altay vs Adanaspor
 05/05/2024 Bandırmaspor vs Keçiörengücü
 05/05/2024 Bodrum FK vs Kocaelispor
 05/05/2024 Çorum FK vs Şanlıurfaspor
 05/05/2024 Eyüpspor vs Göztepe
 05/05/2024 Gençlerbirliği vs Giresunspor
 05/05/2024 Manisa FK vs Boluspor
 05/05/2024 Sakaryaspor vs Tuzlaspor
 05/05/2024 Ümraniyespor vs Erzurumspor FK
Tarih Ev Sahibi Sonuç Konuk Takım
 30/04/2024 Diyarbekir Spor vs Bursaspor
 04/05/2024 Adıyaman FK vs Hes İlaç Afyonspor
 04/05/2024 Altınordu vs Ankaraspor
 04/05/2024 Ankara Demirspor vs Yeni Mersin İdman Yurdu
 04/05/2024 Beyoğlu Yeniçarşıspor vs Karacabey Belediye Spor
 04/05/2024 Bucaspor 1928 vs Diyarbekir Spor
 04/05/2024 Bursaspor vs Van Spor FK
 04/05/2024 Kırklarelispor vs Zonguldak Kömürspor
 04/05/2024 Kırşehir Futbol SK vs 1461 Trabzon FK
 04/05/2024 Serik Belediyespor - Esenler Erokspor Esenler Erokspor ligdeki son 5 maçında hiç kaybetmedi  Esenler Erokspor yenilmez
 04/05/2024 Bursaspor - Van Spor FK Bursaspor ligde evindeki son 12 maçında hiç kazanamadı  Van Spor FK yenilmez
 04/05/2024 Adıyaman FK - Hes İlaç Afyonspor Adıyaman FK ligdeki son 20 maçında hiç kazanamadı  Hes İlaç Afyonspor yenilmez
 04/05/2024 Bucaspor 1928 - Diyarbekir Spor Diyarbekir Spor ligdeki son 9 maçında hiç kazanamadı  Bucaspor 1928 yenilmez
Tarih Ev Sahibi Sonuç Konuk Takım
 27/04/2024 Malatya Arguvanspor 3 - 4 Talasgücü Belediyespor
 27/04/2024 Gümüşhanespor 2 - 4 Kepezspor FAŞ
 27/04/2024 Artvin Hopaspor 0 - 1 52 Orduspor FK
 27/04/2024 Mardin 1969 Spor 4 - 2 İnegöl Kafkas GK
 27/04/2024 Tarsus İdman Yurdu 1 - 1 Karabük İdmanyurdu Spor
 27/04/2024 Ayvalıkgücü Belediyespor 1 - 0 Edirnespor
 27/04/2024 Aliağa Futbol A.Ş. 6 - 3 Kırıkkalegücü FK
GAZETEMİZ

Web sitemize nasıl ulaştınız?


HABER ARA
YUKARI