Üniversiteler bir ülkenin yaşamının geleceğinde en temel kurumların başında gelirler. Bir ülkenin kalkınmasında en önemli lokomotiflerdir. Özellikle büyüme demedik, kalkınma dedik. Zira büyümenin çoğu iktisatçılar açısından pek bir kıymeti harbiyesi yoktur. Ülke için esas olan “kalkınma”dır. Çünkü büyüme ile kalkınma arsında çok önemli farklar vardır. Büyüme nitelikten çok nicelik bakımından ortaya çıkan bir değişikliktir. Bir ekonominin büyümesi, mutlaka o ekonomide yapısal değişimleri gerektirmez. Büyüme sadece üretimin ve kişibaşı milli gelirin arttırılması olarak kabul edilir.
Elde edilen kişibaşı gelirin de tabana yayılması ve toplumun büyük çoğunluğunun harcanabilir gelire sahip olması önemlidir. Kalkınma ise salt üretimin ve kişibaşına gelirin artması demek değildir, gelişmekte olan bir ekonomide iktisadi ve sosyo-kültürel yapının da niteliklerinin değiştirilmesi, yenileştirilmesidir. Kişi başına düşen milli gelirin artması yanında, sözkonusu gelirin tabana yayılması, genel anlamda üretim faktörlerinin etkinlik ve miktarlarının değişmesi, sanayi ve bilgi teknolojileri kesiminin milli gelir ve ihracat içindeki payının artması, buna bağlı olarak eğitim kalitesinin ve beraberinde toplumsal eğitim düzeyinin yükselmesi, kurumsal yapıların güçlenmesi gibi yapısal ve sosyal değişiklikleri de içermesidir. Gelişmekte olan ülkelerde büyüme oranları artabilir ama bu o ülkelerin kalkındığını göstermez. Ülkelerin ekonomik, sosyal ve siyasal gelişmişlik düzeylerini belirleyen en önemli faktörlerden biri ise eğitimdir. Eğitim, bireylere sağladığı özel yararlar yanında, toplumsal açıdan yaratmış olduğu dışsallıklar nedeniyle de ülkelerin ekonomik kalkınmalarında önemli rol oynamaktadır. Bireylerin eğitim seviyesi yükseldikçe nitelikli işgücü darboğazı aşılmakta, bilimsel ve teknolojik yenilikler hız kazanmaktadır. Emeğin verimliliğinin artmasının sonucu olarak ulusal gelir düzeyi de hızla artmakta, yaratılan gelir daha fazla tabana yayılmaktadır. Eğitim düzeyi artan toplumlarda yönetimler daha demokratik bir nitelik kazanırlar, ekonomik ve siyasal istikrarı sağlamak kolaylaşır ve suç işleme oranları düşer. Bu sebeple eğitime yapılan yatırımların geri dönüş hızı fiziksel sermaye yatırımlarınınkinden daha yüksek olmaktadır. Eğitime yapılan harcamalar uzun dönemde bir yatırım harcaması olarak yarattığı artan getiri nedeniyle ekonomik kalkınmayı da hızlandırmış olmaktadır. Görüldüğü üzere eğitimin özellikle de üniversite eğitimin toplumların kalkınmasında büyük önemi vardır.Aslında eğitim (öğretim değil) bireyin doğumundan itibaren başlayan süreçtir. Hatta tıp bilim insanları öğrenme faaliyetinin bebek anne karnında iken başladığını ifade ediyorlar. Ama eğitimde esas olan öğrenme değil “doğru bilgiyi öğrenme, bunu özümseme ve yaşamda tatbik edebilmektir.” Bireyler yaşam süreçlerinde ailelerinden, yaşadıkları sosyal çevreden, arkadaşlarından, okudukları okullardan pek çok bilgiler öğrenirler. Bunların bir kısmı da bireyde alışkanlıklar haline dönüşür. Ama dedik ya önemli olan “doğru bilgiyi öğrenmektir ve içselleştirmektir.” Gelişmiş ülkelerde üniversiteler artık belli bir bilgi birikimine sahip bireylerin belli bir alanda ihtisaslaşmasını sağlayacak bilgilerin öğrenildiği, bu ihtisaslaşma alanında bireyin araştırma yapabildiği ve yeni bilgiler üretebildiği kurumlardır. Üniversitelerin araştırma –geliştirme imkânlarının hacmi, öğretim üyelerinin hem kişisel hem de mesleki yeterlilikleri, alanlarındaki uluslararası başarıları o üniversitedeki öğrencileri etkilediği gibi ülkenin kalkınmasını da büyük ölçüde etkiler. Çünkü üniversiteler “bilim üretilen, buluş yapılabilen kurumlar” oldukları sürece başarılı oldukları ifade edilebilir. Salt öğrencilere bir takım bilgiler verip mezun eden, sonrasında da işsizler ordusuna katan kurumlara üniversite demek ne denli isabetli olur ki? Emperyal yapılar özellikle hedef ülke üniversitelerinin bilim üretmesini, buluş yapmasını istemezler. Çünkü o takdirde kalkınan hedef ülke daha zor ele geçirilebilir hale gelir. Lakin Türkiye buna rağmen birçok üniversitesinde bu çemberi kırmaktadır. Tıpkı Bakırçay Üniversitemizde olduğu gibi.
İzmir Medya Platformu olarak geçtiğimiz günlerde Bakırçay Üniversitesinin kıymetli Rektörü Prof. Dr. Mustafa Berktaş Hocanın konuğu olduk. Üniversiteyi gezdik, bilgi aldık. Berktaş Hoca Bakırçay Üniversitenin mevcut çalışmalarını ve gelecek vizyonunu anlattı. Dünya vatandaşı yetiştirme amacına yönelik olarak uluslararası akreditasyon süreçlerine önem verdiklerini belirten Berktaş; tüm mezunların dünyanın her yerinde kendilerini ve mesleklerini ifade edebilmeleri için çalışıldığını belirterek, verilen eğitimin uluslararası bir yapıya kavuşturulmasının Üniversitenin birinci hedefi olduğunu söyledi. Berktaş Hoca devamla; “Türkiye’de başka örneği olmayan ekolojik olarak kendine yetebilen bir üniversite olma hedefimiz ile hızlı ve emin adımlarla ilerliyoruz. Enerji verimliliği ve kendine yetebilen bir üniversite olarak yenilenebilir enerji kaynaklarına önem veriyoruz.
Kısa bir zaman sonra internet ihtiyacı hariç tüm ihtiyaçlarını kendi karşılayabilen bir yapıya kavuşacağız. Akıllı üniversite projemizi uygulamaya başladık. Proje hayata geçirildiğinde bütün sistemin çevreye yerleştirilmiş sensörler aracılığı ile geri bildirimler verdiği ve kendini yenileyebildiği, düzeltebildiği, iyileştirebildiği bir mekanizma ile gerçek anlamda bir akıllı üniversite formuna kavuşacağız. Sağlık Teknokentini de önümüzdeki yıl faaliyete başlayacak şekilde planlıyoruz. Sağlık Köyü projemizi güzel İzmir’imizde, deniz ve termal turizmin olduğu, 7 yıldızlı bir sağlık turizmi formatında kurguluyor, aktif yaşlanma merkezi olarak da ifade edilebilecek bu merkezi ülkemize hediye ederken bununla birlikte üniversite olarak ekonomik özgürlüğümüzü de kazanalım istiyoruz. İnsanların kısa, uzun süreli ya da ömür boyu kalabilecekleri bir yaşam alanı olarak planlanmakta olan bu proje de yine ülkemizde ilk ve tek olacaktır. Buradaki amacımız hem ülkemize bir sağlık turizmi kapsamında farklı bir kültür aşılamak hem de bir hizmet sektöründe yer alarak Türkiye’de ilk defa bir üniversitenin devletten bütçe almadan kendi ayakları üzerinde durabileceğini gösterebilmektir. Önümüzdeki süreçte Tıp Fakültesini de üniversite içine alacağız. Ziraat ve Veterinerlik Fakülteleri ile Eczacılık Fakültesini de hayata geçireceğiz.” Verilen bilgilerde üniversitenin ana teması olarak “sağlık ve teknoloji” alanının seçildiğini gördük. Tabii bunda Rektör Mustafa Hocanın bir Tıp Hekimi olmasının da etkisi var. Ziyaretin sonunda Bakırçay Üniversitemizin “bilim üreten ve buluş yapabilecek” bir geleceğe doğru hızla yol aldığını görmek bizi mutlu etti. Aslında daha yazacak çok güzellikler var da yerimiz kalmadı. Başta kıymetli dost, değerli bilim insanı Rektör Prof. Dr. Mustafa Berktaş Hocamız olmak üzere emeği geçen herkese ülkem adına sonsuz teşekkürler.