Ne güzel demiş Dede Korkut: Kahpe içeride olursa kilit tutmaz oğul! diye. Günümüz Türkiye’sinde kahpe de, hırsız da, utanmaz arsızda içimizde.

Ne büyük bir ülke Türkiye! Büyük çünkü dahilde ve hariçte hırsızı, arsızı, soysuzu ve haini topyekûn içeriden ve dışarıdan uğraşmalarına rağmen hala dimdik ayakta durabiliyor.

Hangi bir devlet hangi bir millet bunca badireye karşı mukavemet gösterebilir? Dimdik ayakta durabilir? Bu kadar mücadeleye rağmen şükür ki ülkede yokluk kıtlık yaşanmadı, üstelik hiçbir yatırım ve büyük projeler sekteye uğramadı.

Fransa’da bir saldırı oldu halk sokağa çıkamadı, devlet abandone oldu ekonomisi allak bullak oldu, zikzak çizdi. Amerika’ da ikiz kulelere saldırı oldu dünyaya jandarmalık yapan Amerika kedi oldu, günümüz dünyasında benzeri örnekleri görüyoruz. Daha dün Almanya’nın sadece bir şehrinde bir olay yaşandı bize karşı şahin olan idarecileri kendi göstericilerine karşı kargaya döndü.

Türkiye’nin bir çok kurum ve kuruluşu; her karış toprağı ve çevresi topyekûn soysuz hainlerin taarruzuna uğradığı halde bu ülke ayaktaysa bu devletin ve bu milletin şapkayı önüne koyup düşünmesi dahili ve harici soysuzlara karşı idealini, ideolojisini ve rozetini bir kenara bırakıp kenetlenmesi gerekir.

Milletimiz bunu yaparken de puslu havayı seven, fırsatı ganimet bilen nasıl olsa Devletin önemli işleri var bize sıra gelmez diyen bazı rantçı yüzsüzleri de göz ardı etmemesi gerekir.

Bu rantçılar siyasette ticarette ve en önemlisi de önümüzdeki süreçte seçimleri yapılacak Sanayi ve Ticaret Odaları ile esnafı resmi evrak işlem parası yanında zorunlu aidat adı altında kaz gibi yolan esnaf Oda, Birlik ve kefalet kooperatiflerindeki bazı çetelerdir. Buralara kayıtlı ve oldum olası mağdur üyelerin de bu rantçı çetelerden hesap sorması, bir daha seçilmemeleri için gerekli tedbirleri alması gerekir.

Bu ülkenin istikrarı için çalışan askeri, polisi ve diğer kamu görevlileri yanında olumsuz şartlardan etkilenen esnafı, tüccarı, sanayicisi ve top yekûn işçisi zorluk çekerken fedakârlık yaparken bu rantçılar on bin liradan yetmiş bin liraya kadar maaş almaları kurumlar üzerinden saltanat sürdürmelerine göz yumulmamalıdır. Tekraren yine yazıyorum, yöneticiliği iş edinmiş, geçimlerini lükse varacak şekilde esnaf teşkilatları üzerinden sürdüren sözde yöneticilerin saltanatına ilgili bakanlık mutlaka el atmalıdır. Merak ediyorum, esnafa verdikleri kredi üzerinden aldıkları faizle lüks yaşam süren sözde idarecilerin vicdanları hiç mi sızlamıyor? Ya buna göz yuman Devlet yetkilileri! Onlarında mı hiç vicdanları sızlamıyor?

Bankalara ısrarla faiz indirimi çağrısı yapan Sayın Cumhurbaşkanının, esnaftan aldığı faizlerle geçimini sağlayan, hatta lüks bir yaşam süren sözde esnaf idarecilerine de bir çağrı yapmasının zamanı çoktan geldi de geçiyor bile…

Sadece çağrıda yetmez. Evrak işlem ve zorunlu aidat adı altında iki milyona yakın esnaftan toplanarak hoplatılan neredeyse icracı bir bakanlığın bütçesine eş değer yıllık bütçelerin de nerelere harcandığının hesabını sormalı.

Hesap sorarken bazı illerde mağdur edilen esnafın feryadına kulak tıkadığı halde saltanat düşkünü bir kısım idarecinin yanında yer alan  bazı Bakanlık temsilcilerini de devre dışı bırakmalı! Bırakmalı çünkü yaşadığım kent İzmir de benzeri örnekler onlarcadır…