Acaba demokrasinin vaz geçilmez unsuru dediğimiz kamu kurumu olarak bildiğimiz siyasi partilere ve sivil toplum örgütü dediğimiz kamu kurumu nitelikli diğer kurumlara insanlar niçin üye olurlar? İdareci olmak için yarış yaparlar! Tabi kisizler de benim gibi merak ediyorsunuzdur, inanın insanın başına ne gelirse merak etmekten geliyor, geliyor ama bu ülkede yaşananlara bakınca merak etmemek mümkün olmuyor...

Benim dikkatimi çeken ve çok merak ettiğim konu, bazı asalak vizyonsuz ve misyonsuz kişilerin ticari ve özel hayatında bir ileri bir geri yaparak ömürlerini geçirirlerken bu kurumlara idareci olduktan sonra sosyal ve ticari hayatlarında kayda değer gelişmelerin olduğudur. Bu tiplerin işgal ettikleri makam ve temsil ettikleri kurumlara zerre kadar katkılarının olmadığı bir gerçek bunu biliyorum, benim gibi vatandaşlarda görüyor ki eleştirilerine şahit oluyorum.

Her yazımda tekrarlamaktan bıksam da geneli tenzih ediyorum, bununnedeni de gördüğü her yanlış karşısında susmakla yanlışlara ortak olan bir kısım politikacı parti mensubu, esnaf oda başkanlarının taraftar şaşkınları konunun öneminden ziyade, şahıslarını eleştirdiğimi sanıyorlar…

Bahsettiğim bu kişiler itibarın yanlış karşısında susmakla kazanılmadığının farkında değiller.

Yayınlan yazılarımı takip edenler biliyor benim ihtisas alanım başında ‘Esnaf’ yazan Odalar, birlikler, federasyonlar ve esnaf kefalet kredi kooperatifleri ile siyasi parti temsilcileri yanında bu partilerin teşkilat mensuplarıdır, bunlar halka hizmet verecek sorunlarını çözecek olan kurumlardır.

Bu kurumlarda hem idareci olacaksın hem de şahsi izzet ikbalin öncelikli işin olacak, temsil ettiğin esnafı temsil ettiğin halkı unutacaksın yanlı ve yanlış iş yapacaksın kimse seni eleştirmeyecek, kusura bakmasınlar o zaman sade vatandaş gibi otursunlar evlerinde…

Bu gidişe kim dur diyecek 1 ve 2 başlığıyla yayınlanan yazılarımdaki konuları etkili ve yetkililer duyuncaya kadar yirmi mi olur otuz mu olur yazmaya devam edeceğim. Bu yanlışlara sessiz kalan muhalefet partisini bırakıyorum çünkü onların sevdası bu halka hizmet filan değil onlar her konuya muhalefet yapmayı hizmet sanıyorlar. Çünkü usulsüzlük ve yolsuzluklarla ilgili Sayın Kılıçdaroğlu’na kaç defa klasör dolusu yazılar gönderdim, üstelik kendisinin televizyonlarda salladığı içi boş klasörlerden değildi, ama hiç itibar etmedi.

Benim hedefimde mensubu olduğum iktidar partisinin İzmir milletvekilleri yanında meşhur il başkanı var, bunlar bu toplumun içinde büyüyüp yetişmemişler, bu uzaylılar bu kurumlarda yapılan yanlışları bildikleri halde susarak bu suçun en büyük ortağı olmuş oluyorlar. Dahası, susmakla kalmıyorlar, mağdur esnafın sesine kulak verme yerine Bakanı, Başbakanı ve bürokratları bu zevatlara götürerek destek verip hak arayanlara gözdağı veriyorlar.

Bu desteğin öncüsü İzmir il başkanıdır. Bu zata da sormak istiyorum, yıllarca ticaretle uğraşıyorsun, acaba hiç vergi rekortmeni oldun mu? Şahsen ben oda başkanlığı yanında siyasetle uğraştığım ve parti il başkan vekilliği dönemimde ticaretimi artırmanın aksine çok şeyler kaybettim. Eleştirilerime konu olan malum zatlar ve zati-aliniz il başkanı olduktan sonra ticari bilgi ve görgünüz mü arttı? Artmış olacak ki İzmir gibi bir kentte malum esnaf idarecileri vergi rekortmenleri arasına girdi…

Kadere bakın yazılarıma konu olan sözde idarecilerde kimi birlik başkanı kimileri de esnaf kredi kooperatif ve oda başkanı olduktan sonra zenginler kervanına katıldılar. Beyler! Bazı asalakların iş kapısı olan oda, birlik, federasyon ve esnaf kefalet kooperatiflerinde saltanat sürdürmelerine imkan sunan sistemin revize edilmesi ve yanlış yapanlara hesap sorulması için kamuoyu adına yazıyor ve dikkat çekiyorum, namuslu idarecilerle işim yok her yazımdan sonra bazı densizler üzerine alınıp zırvalamasından bıktım.

Soruyorum! İki yüz bin esnafın umut kaynağı olan ve İzmir Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliğinin en büyük hissedarı olan BESAŞ’a ne oldu? BESAŞ’ın kasasını hisse alım satımlarıyla ben mi boşaltım, Menemen şoför esnafının 800 bin lirasını güzergah belge alma tezgahıyla ben mi cebime indirdim, yıllık on beş milyona yakın birlik bütçesi nerelere harcanıyor, söz konusu idarecilerin idarecilik dışında hangi bir ticari faaliyetleri var ki yatlar katlar ve ticari taksiler alma yanında zenginler kervanına katılıyorlar?

Ben esnafım ve buralara zorunlu aidat ödüyorum.nAyrıca 40 yıla yakındır ticaretle uğraşıyor ve yanımda 150 insana istihdam sağlıyorum. Ayakta durma mücadelesi veriyorum, bu kurumlarda idareci olan kişiler üyelerinin bilgi ve görgülerini artırmakla yükümlülerdir. Bu kurumlardan geçinmiyorlarsa 25 yıldır pazarda bir yumurta satarken görülmediği halde nasıl zengin olunuyor. Bu marifetlerini(!) esnafa anlatmak zorundadırlar…

Biri Esnaf Kefalet Kredi Kooperatiflerinden 60 bin liraya yakın maaş alacak, küçücük bir kazada kooperatif başkanı olacak hazinenin parasını garibe babasının parasını veriyormuş gibi hava atacak ve bunun karşılığında 15-20 bin lira maaş alacak, bir diğer asalak ise esnafın şirketinin içini boşaltıp iflas ettirecek, kurumu babasının çiftliği gibi kullanacak ve bunlar eleştirilmeyecek bunlara hesap sorması gerekenlerde itibarlarından söz edecek, Tahsin Güzel itibarımızla oynuyor diyecek.

Kalemim el vermiyor ama kendi kendime çok da güzel anıyorum o asalakları, beni yakinen tanıyanlar bilir…

Başta ilgili bakanlık olmak üzere kamuoyunu bu konuda duyarlı olmaya davet ediyorum. Bu ülke için şahadete kavuşan şehitlerimizin aileleri, gazilerimiz, hakim ve savcılarımız, kahraman güvenlik kuvvetlerimiz, işçimiz ve tüccarımız daha da önemlisi garip esnafımızın aylık gelirleri ve maaşlarına bir bakın, bırakın 60 bin lira maaş alanları İzmir’in en az gelişmiş ilçesi Gültepe ve Yeşilyurt esnaf kefalet kredi kooperatifinin başkanlarının kurumlardan aldığı maaşa bakın, bana söyleyeceği olan ondan sonra söylesin, asgari ücret 1800 TL, memur maaşı 3500 TL…

Açtırmayın ağzımı, yumdurmayın gözümü…