"Mayıs ayı içinde HIMARS’lar Türkiye sınırlarına gelecek. Böylece DAEŞ hedeflerini daha etkili bir şekilde vurabileceğiz"
Habertürk'ten Kübra Par'a verdiği röportajda "ABD ile Suriye sınırına HIMARS füzelerinin yerleştirilmesi ve Menbiç bölgesinin kapatılması konusunda anlaşmaya varıldığını doğrulayan Çavuşoğlu, ‘Bu anlaşma çerçevesinde mayıs ayı içinde HIMARS’lar Türkiye sınırlarına gelecek’ dedi.-ABD’nin HIMARS (High Mobility Artillery Rocket System) füze bataryalarını Türkiye sınırına yerleştireceği doğru mu? Bunu Afrin-Cerablus arasındaki 90 km’lik alanın “Güvenli Bölge” olarak ilan edilmesinin ön adımı olarak yorumlayabilir miyiz?Evet, doğru. Bizim esas amacımız bu 98 km’lik Menbiç bölgesini DAEŞ’ten temizlemek. Bu gerçekleştirildikten sonra güvenli bölge zaten kendiliğinden oluşur. En son Obama da güvenli bölgeye karşı olmadığını söyledi. Almanya da bu konuda bizimle aynı görüşte. Yani hem güvenli bölge özelinde hem de Suriye konusunda Türkiye’nin tezlerinin ne kadar haklı olduğunu nihayet anlıyorlar ama biraz geç anlıyorlar. Çünkü önyargılı yaklaşıyorlar. Batı Avrupa’nın en çok içine düştüğü hatalardan biri de zaten bu çokbilmişlik ve kibirli yaklaşım. Suriye konusunda hep bizim söylediklerimiz çıktı.DAEŞ’i bu bölgeden temizleyebilmek için ılımlı muhalefete hem havadan destek vermemiz lazım hem de karadan. Bizim toplarımızın menzili yaklaşık 40 km. ABD’nin HIMARS füzelerinin menzili ise 90 km. Menbiç bölgesinin kapatılması konusunda ABD’lilerle anlaşmaya vardık. Bu konuda stratejimiz de belli. Buna göre DAEŞ’e karşı daha fazla güç kaydırılacak. Havadan ve Türkiye sınırından muhaliflere destek verilecek. Bunun için yeni isimler de belirleniyor. Dolayısıyla bu anlaşma çerçevesinde mayıs ayı içinde HIMARS’lar Türkiye sınırlarına gelecek. Böylece DAEŞ hedeflerini daha etkili bir şekilde vurabileceğiz. Ilımlı muhalefet ise araziden ilerleyecek.-Cumhurbaşkanı’nın son Washington ziyaretinden sonra ABD’nin PYD’ye bakışında bir değişiklik oldu mu?ABD’liler, PYD konusunda gerçekleri öğrendi, güvenilmez olduklarını biliyorlar. Ama arazide DAEŞ ile mücadelede asker göndermeyecekleri için hep arayış içerisinde oldular. PKK, PYD, YPG ile işbirliği yapmanın ne kadar tehlikeli olduğunu anlatıyoruz. PYD Moskova’da ofis açtı, ideolojik olarak da bir yakınlık var. ABD’liler artık bu bölgede YPG’nin dışında Türkmen, Arap ve diğer gruplardan bir güç oluşturabilir miyiz çabası içindeler. Esasen ABD’nin PYD’ye ilişkin politikalarında tam bir değişiklik olmadı ama YPG konusunda bizim endişelerimizi anladıklarını söylüyorlar. John Kerry’nin bizzat kendisi bana YPG’nin güvenilmez olduğunu söylemişti. Tutumlarının ne kadar değiştiğini uygulamada göreceğiz.‘YPG İLE REJİMİN SAVAŞI DANIŞIKLI DÖVÜŞ’-Cemil Bayık’ın “ABD ile PKK arasında direkt temas var” açıklamasına ne diyorsunuz?Buna ABD’liler cevap versin! Esasen Suriye’de YPG ile temasta olmak demek PKK ile temasta olmak demektir. Çünkü PKK ile YPG’nin hiçbir farkı yok. Suriye’de YPG, Türkiye ve Kuzey Irak’ta PKK, İran’da ise PJAK. Bunların hepsi aynı terör örgütüdür. YPG’nin içinde Kandil’den gelen çok sayıda örgüt var. Salih Müslim’in kendisi Esad tarafından davet edildi ve Türkiye’ye saldırı başlatmalarını Esad istedi. Bunu söyleyen ben değilim, Suriye muhalefeti koordinatörü Riyad Hijab...-ABD veya başka ülkelerin “PKK ile müzakereye oturun” önerilerini nasıl değerlendiriyorsunuz?O ülkeler bize müzakereleri yeniden başlatın önerisi vereceklerine PKK’nın silah bırakması garantisi verebiliyorlar mı, ona bakmak lazım. Biz bu siyasi riski çok aldık. Cumhurbaşkanı’mızın başlattığı süreci samimi bir şekilde işlettik. Ama karşımızdaki terör örgütü silah bırakmadığı zaman bunun bir anlamı yok ki. Efendim ‘karşılıklı ateşkes’ diyorlar. Ne demek karşılıklı ateşkes? Terör örgütü ile devleti bir mi tutacağız? ABD ile El Kaide arasında karşılıklı silah bırakın denebilir mi? Veya şimdi DAEŞ ile koalisyon karşılıklı silah bırakalım diyebilir mi?-Şu anda Kamışlı’da PYD ile Suriye rejimi güçleri arasındaki çatışmayı nasıl yorumluyorsunuz?Tiyatro, danışıklı dövüş! YPG’yi yasallaştırmak isteyenlerin onlara verdiği aklın neticesinde yaşanan bir tiyatro... Ama kimse yutmaz bunu.'KRAL SELMAN'LA İRAN'I KONUŞTUK'-Önceki gün Suudi Arabistan’daydınız. Görüşmeleriniz verimli geçti mi?S. Arabistan’la ilişkilerimiz her geçen gün daha iyiye gidiyor. Ben Dışişleri Bakanı olduğum zaman ilk hedeflerimden biri ilişkileri normal rayına koymaktı. Malum, Mısır’daki darbeden sonra biraz soğukluğumuz olmuştu... İslam dünyasının ve bölgenin 2 güçlü üyesi olan BAE ve S. Arabistan’la ilişkilerin iyi olması, bölgenin istikrarı ve geleceğe güvenli bakış açısından önemli. Ayrıca Körfez ülkeleriyle olan ilişkilerimize de olumlu etkisi oluyor. Sayın Kral Selman’ın Ankara ziyareti son derece başarılı geçti, İstanbul’daki zirve gelmiş geçmiş en başarılı zirvelerden biri oldu. S. Arabistan’da karşılaştığımız ülkelerin temsilcileri de aynı şeyi söylüyor. Esas itibarıyla S. Arabistan ziyaretimizin amacı Suud el Faysal anısına düzenlenen anma toplantısına katılmaktı. El-Faysal, S. Arabistan’da 42 yıl dışişleri bakanlığı yaptı. Annesi İffet Hanım Türk’tür, kendisi de Türkçe bilir. Herkesin sevip saydığı bir diplomattı. Arap dünyasının Türkiye’ye yoğun bir ilgisi var. Türkiye’ye geldiklerinde kendilerini evlerinde hissediyorlar. Hem daha fazla yatırım yapmak istiyorlar hem de daha fazla turist getirmek istiyorlar. Dün çok sayıda katılımcı vardı ama Kral Selman’ın özel olarak kabul ettiği tek dışişleri bakanı benim. Bu da anlamlı tabii, ilişkilerimizin geldiği noktayı gösteriyor. Hem zirve sonuçlarını hem ikili ilişkileri değerlendirdik.-Kral Selman ile görüşmenizde İran ile gerilim gündeme geldi mi?Son zamanlarda bu bölgede kimle bir araya gelsek, İran’ın izlediği politikalar gündeme geliyor. Suriye de elbette gündeme geliyor çünkü Suriye’nin geleceği tüm bölge ülkelerinin geleceği için önemli. Malum İran’ın Suriye’de oynadığı rol ortada, maalesef çok olumlu bir rol değil. Nitekim İran’la ne zaman bir araya gelsek bölgedeki mezhepçi ve ayrıştırıcı politikalarının yanlış ve tehlikeli olduğunu söylüyoruz. Ama Suriye’de Esad’ı destekleyecek politikalardan vazgeçmeleri gerekiyor. Irak’ta da aynı problem var. Sadece son birkaç yılı kastetmiyorum, Maliki’nin işbaşına gelmesinden bu yana maalesef bu mezhepçi ve diğerlerini dışlayan politikalar Irak’ı ciddi şekilde sarsıyor.