CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "Artık bütün tarafların bir araya gelip yeni, güzel, demokratik bir anayasa yapması lazım" dedi.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Halk TV canlı yayınında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu, soruları yanıtladı.
Bütün işçilerin 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü'nü kutlayan Kılıçdaroğlu, bu bayramın aslında insanlığı temel alan bir bayram olduğunu söyledi.
Kılıçdaroğlu, "Çünkü üreten, alın teri döken insandan söz ediyoruz. Emeğin bayramı diyoruz. Dolayısıyla bu bayrama herkesin saygı göstermesi lazım" ifadelerini kullandı.
Taksim Meydanı'nda 1 Mayıs 1977'de yaşanan olaylarda hayatını kaybeden işçileri anan Kılıçdaroğlu, bütün sendikaların 1 Mayıs'a sahip çıkması kadar doğal bir şey olamayacağını dile getirdi.
Taksim'in bu bağlamda önemli bir merkez olduğunu anlatan Kılıçdaroğlu, "Ülkeyi yönetenlerin de emeğiyle geçinen bu insanlara bir günde bayram yapmaları için fırsat vermesi lazım. Oraya çelenk, karanfil bırakılabilir. Zaten sokağa çıkma yasağı var, öyle kitlesel bir eylemin söz konusu olmadığı bir süreçteyiz. Dolayısıyla DİSK'in Sayın Genel Başkanı ve yöneticileri yürüyerek gidip çelenk bıraksalar ne olur? Hiçbir şey olmaz. Bu süreçte bunun bile bir çatışma alanına dönüşmesini kabul edemiyorum. Devleti yönetenlerin biraz alçak gönüllü olması lazım. Bugün bayram günü" diye konuştu.
Daha önce bir gazeteye yazdığı makalede kullandığı "Alçakgönüllü bir uygarlığa çağrı" sözüyle neyi kastettiğinin sorulması üzerine Kılıçdaroğlu, Kovid-19'un aslında topluma bir düşünme fırsatı verdiğini aktardı.
Kılıçdaroğlu, bütün aydınların, demokratların, siyasetçilerin "hatalarımız var mı?" diye önyargılardan arınarak düşünmesi gerektiğine işaret ederek, "Eğer hiçbir şey eskisi gibi olmayacaksa yenide ne olacak? Kanaatim, sosyal devletin bu süre içinde unutulduğunu gördük. Küreselleşme ile fakir toplumlar daha da fakir oldu." değerlendirmesinde bulundu.
"Refahın yüksek olduğu ülkelerin diğer az gelişmiş, yoksul ülkelere karşı sorumluluğu var mı?" sorusunu gündeme getiren Kılıçdaroğlu, bu ülkelerin sorumluluğu olduğunu söyledi.
Demokrasisi gelişmemiş bütün ülkelerin az gelişmiş ülkeler olduğuna dikkati çeken Kılıçdaroğlu, "Avrupa Parlamentosundaki bir konuşmamda 'Dünyanın bütün demokratları, birleşin' demiştim, Marx'ın sözüne gönderme yaparak. Dünyanın bütün demokratları, Almanya'daki, Fransa'daki, Amerika'daki, Japonya'daki, Güney Kore'deki, bütün demokratların hem ulusal hem uluslararası sorumluluğun bir gereği olarak birleşmesi lazım" ifadesini kullandı.
Yeni anayasa çağrısı
Türkiye'de anayasaların "şu veya bu etki altında" yazıldığını ifade eden Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:
"Hiçbir zaman değişik kültür, değişik sınıf veya değişik gruplardan, anlayışlardan olan insanlar bir araya gelip bir uzlaşma arayamadı. Buna bir türlü fırsat verilmedi. Hep darbeler oldu, darbelerden sonra, yasalar, anayasalar... Biz buna 'darbe hukuku' diyoruz. Bu çıktı ortaya. Artık bütün tarafların bir araya gelip yeni, güzel, demokratik bir anayasa yapması lazım. Ben herkesin inancına saygı duymalıyım, herkes de benim inancıma saygı duymalı. Ben herkesin kimliğine, yaşam tarzına saygı duymalıyım, herkes de benimkine. Bu, ortak yaşama inancını pekiştirmek demektir. En azından bu alanda kavgadan arınmış bir Türkiye'yi inşa etmek zorundayız."
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın kendisine yönelik eleştirilerinin hatırlatılması üzerine Kılıçdaroğlu, bunlara cevap vermeye gerek görmediğini söyledi. Kılıçdaroğlu, "Cevap vermeye değer mi, önce bu sorunun cevabını bulmak lazım. Cevap vereceğiniz kişinin kendisini aşması lazım, önyargılardan kurtulması lazım. Kinle, öfkeyle, intikamla devlet yönetilmez" dedi.
Devleti yöneten kişilerin devlette liyakatın ne olduğunu bilmesi gerektiğini belirten Kılıçdaroğlu, devletin en tepesindeki kişinin, "devletin sigortası" olduğunu dile getirdi.
Kemal Kılıçdaroğlu, "Herkesi kucaklaması gereken kişi sadece kendi partisi lehine çalışır, diğer partileri rakip olarak görürse Cumhurbaşkanı olmaz. Dolayısıyla, Erdoğan'ın konuşması sadece Türkiye Cumhuriyeti devleti adına beni üzdü. Bu ülke acıyla, kanla, gözyaşıyla kuruldu. Her karışında şehit kanı var. O zaman devlette liyakat dediğiniz kavramı niye gözardı ediyoruz? Niye kavga ediyoruz? Hele ramazanda." değerlendirmesini yaptı.
Demokrasilerde belli yerlere seçmenin oyuyla gelindiğine işaret eden Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:
"Aynı şekilde vatandaşa gidilir, vatandaş oy vermezse görevden ayrılırsınız. Bir insan, ortaya çıkan tabloyla gideceğini görüyorsa, nerede hata yaptığını sorgulamalı. Ama 'Ben hiç hata yapmadım, devlet zaten benim, benim şahsımın üzerinde hiçbir organ yoktur' diye başlar ve o şekliyle, o anlayışla devleti yönetmeye kalkarsa sorun çıkar. Erdoğan'ın yaptığı bu. Gideceğini, kaybedeceğini görüyor, dolayısıyla 'acaba yerimde nasıl tutunurum', bunun arayışı içinde. Benimle ilgili bir sürü laf etti. Bunlara hiç gerek yok. Millet can derdinde, insanlar evlerine çekilmiş vaziyetteler. Sıcak mesajlar, birlik mesajları vermek varken neden kavga? Aklım almadı benim. Kovid-19 olayı ortaya çıktından sonra hep nelerin yapılması gerektiğini anlattım. Ben de arkadaşlarım da. Hepsini yaptılar mı? Hayır ama bir kısmı yapıldı? Kimsenin hakkını yemem. Bir kısmı yapılmadı, hala ciddi sorunlarımız var. Ekonomik sorunlarımız var. Bütün bunların çözülmesi lazım."
'Sorunu çözmenin yolu ona uygun strateji geliştirmekle olur'
Kovid-19 hastalığı Çin'de ilk ortaya çıktığında Erdoğan'ın, Sağlık Bakanını çağırıp kabineye brifing verdirmesi gerektiğini ancak bunun yapılmadığını söyleyen Kılıçdaroğlu, sürekli dile getirdikleri Ekonomik Sosyal Konsey'in de toplanmadığını aktardı.
"Sorunu çözmenin yolu ona uygun strateji geliştirmekle olur." diyen Kılıçdaroğlu, stratejinin ikinci ayağının ise işsizliği çözmek olması gerektiğini belirtti.
AK Parti'nin 18 yıldır kesintisiz şekilde ülkeyi yönettiğini anımsatan Kılıçdaroğlu, 18 yılın sonunda yoksul sayısının azalmak yerine arttığını savundu.
Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
"18 yıl görev yaptılar, bu ülkede hala neden çocuklar yatağa aç giriyor? Neden hala insanlar umutsuzluk nedeniyle intihar ediyor? 2020'nin ilk 3 ayında hükümetin topladığı vergi 176 milyar lira. 22 milyar lira dışardan, 43 milyar lira da içerden borç aldı. 40 milyar liralık da döviz bozdurdu Merkez Bankasından. Ayrıca bu süre içinde 56 milyar lira da para bastı. Bu veriler Merkez Bankasından. O da yetmedi, Merkez Bankasının 30 milyar olan döviz rezervi de bu arada doları 7 lirada tutmak için düştü. Elden geçen para 536 milyar lira. Ayrıca İşsizlik Sigortası Fonunda da 131 milyar lira para var. Toplamda hükümet 668 milyar lira para kullandı. İlk üç ayda. Şimdi sadece yoksullara, 2 milyon 400 bin kişi, yardım amacıyla bir seferde bin lira verdi. Karşılıksız yardım olarak ödediği para 4,4 milyar lira. Bu süre içinde hükümetin borçlanması dolayısıyla ödenen faiz miktarı 38 milyar lira. Fakir fukaraya 4 milyar, tefecilere 38 milyar veriyorsunuz. Ben bunu sorunca, ben bunları anlatınca yine kıyamet kopacak. Garibanın hakkını kim savunacak?"
Kılıçdaroğlu, bir soru üzerine bu sürecin sonunda daha ağır bir tablonun ortaya çıkacağını, böyle bir tablonun göründüğünü ifade etti.
Yanlış politika yürüttükleri gerekçesiyle hükümeti baştan uyardığını dile getiren Kılıçdaroğlu, iktidarın, bastığı 56 milyar lirayı nereye verdiğini açıklaması gerektiğini söyledi.
İşsizlik Sigortası Fonunda biriken 131 milyar liranın sadece 2019 yılı faiz gelirinin 16 milyar lira olduğunu anlatan Kılıçdaroğlu, "Ana para duruyor, faiz geliri 16 milyar lira. Buradan Sayın Erdoğan'a, hükümete çağrı yapalım, 16 milyar lirayı fakir fukaraya verin kardeşim." diye konuştu.
Artık dünyanın bütün demokratlarının, sosyal devleti keşfetmek zorunda olduklarını vurgulayan Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yardım alan ailelerle yaptığı görüşmeyi eleştirdi. "Bizim inancımızda sağ elin verdiğini sol elin görmemesi lazım" diyen Kılıçdaroğlu, fakirin onurunun korunması, devlet yönetiminde yoksulun yoksulluğunun afişe edilmemesi gerektiğini söyledi.
Kemal Kılıçdaroğlu, bir soru üzerine, 18 Mart'ta 20 bin öğretmen kurası çekilmesine rağmen öğretmenlerin atamalarının yapılmadığını da belirterek, "Bu kararname Erdoğan'ın önünde bekliyor. Maaş almasınlar diye bekliyor. Bu insanlara görev verin, beceremediğiniz maske dağıtımını bari verin bu insanlara. 20 bin öğretmen adına üzülüyorum. Kura çekildi, atamanın da yapılması lazım. Her türlü israfı yapacaksınız, 20 bin öğretmenin atamasını yapmayacaksınız. Bunun takipçisiyiz." diye konuştu.
'Benim elimi kolumu niye bağlıyorsun?'
Bir soru üzerine Kovid-19 ile mücadele kapsamında partisinin ve partili belediyelerin yaptığı çalışmaları anlatan Kemal Kılıçdaroğlu, pek çok belediyenin kendi maskesini bile ürettiğini, vatandaşa dağıttığını belirtti. Kılıçdaroğlu, "Maske, hatta ekmek dağıtmamıza engel oldular. Sen de yap kardeşim, benim elimi kolumu niye bağlıyorsun?" dedi.
Kılıçdaroğlu, "Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, belediyelerin yardımlarıyla ilgili 'paralel hizmet' şeklindeki benzetmesi sizde kayyum endişesi yaratıyor mu?" sorusuna da "Hiçbir endişe yaratmaz. Yapılan tanımlama yanlış, belediye terör örgütü olur mu? Fakire, yoksula, fukaraya yardım ne zamandan beri terör olmaya başladı. Yardım yapılıyor zaten." karşılığını verdi.
Dünyada pek çok ülkenin maskeleri belediyeler aracılığıyla dağıttığını, vatandaşlara ücretsiz verilecek maskelerin dağıtımının bir türlü yapılamadığını savunan Kılıçdaroğlu, "Koskoca devleti yönetiyorsunuz, halen bir maskeyi dağıtamadınız.Bir maskeyi dağıtamayan bir yönetim Türkiye Cumhuriyeti devletini sağlıklı yönetemez. Zaten yönetemiyor, asıl sorunumuz da buradan başlıyor. Sen belediyeleri 'Biraz daha yardım yapın' diye teşvik edeceksin. Biz merkezi yönetimle yerel yönetimin iş birliği içinde çalışmasını isteriz" diye konuştu.
'Onlara hakim, savcı demiyoruz'
Bir soru üzerine, Hakan Aygün ve diğer gazetecilerin tutuklanmasını da eleştiren Kılıçdaroğlu, "Yargısız infaz yapan bizim yandaş medya dediğimiz havuz medyası" dedi.
Her şeye rağmen bu ülkede namuslu, vicdanlı, kalemini güce teslim etmeyen hakim ve savcıların bulunduğunu vurgulayan Kemal Kılıçdaroğlu, "Belli yerlere getirilenler var. Onlara hakim, savcı demiyoruz. Onlar sarayın taleplerini yerine getiren, Erdoğan'ın sopası olarak kullandığı kişiler, Erdoğan'ın sopası onlar. Baskı dönemlerinde Türkiye onları tanıyacak, hepimiz onları tanıyacağız. Beni üzen, onlar gelecekte çocuklarının yüzüne bakamayacak noktaya gelecekler." ifadelerini kullandı.
Muhalefetteki diğer siyasi partilerle görüşme yapıp yapmadıklarının sorulması üzerine Kemal Kılıçdaroğlu, şu anda herhangi bir görüşme yapmadıklarını belirtti.
Meral Akşener, Ali Babacan, Ahmet Davutoğlu ve Temel Karamollaoğlu'nun açıklamalarını izlediğini, onların da demokrasiye vurgu yaptığını ifade eden Kılıçdaroğlu, herkesin ortak hedefinin demokrasi olduğunu kaydetti. CHP Lideri Kılıçdaroğlu, tüm baskılardan çıkış yolunun demokrasi olduğunu herkesin anlaması gerektiğini söyledi.
"Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın kabine toplantısı sonrasında yayınladığı banttaki konuşmanızın bir yerinde şehir hastanelerine destek veriyorsunuz, bir yerinde eleştiriyorsunuz." denilmesi üzerine Kemal Kılıçdaroğlu, "Bir cümleyi bir yerden kesip, öbür cümleyi bir yerden kesip onu veriyorlar." dedi. Kemal Kılıçdaroğlu, sadece hastanelerin maliyetini sorduklarını, "Şehir hastanelerinin maliyeti nedir, kaça yaptınız, kaç lira garanti verdiniz, eğer bir uyuşmazlık çıkarsa neden Londra'daki mahkemeler yetkili" sorularının yanıtını AK Parti'li milletvekillerinin de bilmediğini savundu.
CHP Lideri Kılıçdaroğlu, "AK Partili kardeşlerim de sorsunlar, bu hastane kaça yapıldı? 1 liralık hastaneyi 500 liraya yapıyorsa soru soracağız o zaman. Bu soruya muhatap olmamak için açıklamıyorlar. Dünyanın hangi demokrasisinde devlet yaptığı harcamayı açıklamaz. Sonunda ben ödüyorum, tüyü bitmemiş yetim ödeyecek, benim torunlarım ödeyecek o parayı. Kaça yaptın, ben bunu öğrenmek istiyorum." diye konuştu.