Bazı Arap ülkeleri son dönemde birbirleriyle anlaşmalı gibi görünen bir şekilde Türkiye ekonomisine etki edecek adımlar atmaya yoğunlaştı. Ürdün, Türkiye ile ticaret anlaşmasını iptal etti. Lübnan bazı Türk mallarını ithal etmeyi durdurdu. Mısır, Türk ürünlerine damping vergisi (dış pazarda malın gerçek fiyatının altında satışı) getirdi.

Bütün bu ülkeler, Türkiye’ye yönelik başlatılan ekonomik hamlenin arkasında yerel pazarın korunması gibi gerekçeler üzerinde sözbirliği yaparken, bağımsız gözlemciler bu tedbirleri Türkiye’ye karşı atılmış siyasi bir misilleme girişimi olarak değerlendiriyorlar.

2018 yılının başlarından itibaren günümüze Türk Lirasının ABD doları karşısında % 25 civarı düşüşle değer kaybetmesi ile birlikte Mısır medyasında Türk ürünlerine damping vergisi koyma talepleri yanında ek gümrük vergileri koyma gündeme geldi. Oysa Türk mallarına ek vergi getirme veya kalite standartları şartını uygulayarak ülkeye girişi zorlaştırma talepleri, Mısır ile Türkiye arasındaki Serbest Ticaret Anlaşması’na aykırıdır.

Mart ayında, rejimin destekçilerinin arkasında olduğu bir kampanya ile Türk ürünlerinin boykotunu talep eden yoğun paylaşımlar yapıldı. Mısır’ın sözde yerel üretimini korumak için Türk mallarının ülkeye girişini engelleme söylemlerinin arkasında siyasi gerekçeleri sıralamaktan da geri durmamaları gerçek sebebi aslında açığa vuruyor. Sosyal medya kullanıcılarının başlattığı, sonrasında resmi makamların da dile getirdiği “Türkiye’nin Mısır’ın iç işlerine müdahalesi ve Müslüman Kardeşler’e verdiği desteği engellemek” en çok dile getirilen iki söylemdi.

Mısır’ın Türkiye karşıtı duruşundan önce Ürdün hükümeti, 2011 yılında başlayan Türkiye ile serbest ticaret anlaşmasının alınan ani bir kararla Mart ayı ortasında dondurulduğunu duyurdu. Hükümet yetkilileri, ticari antlaşmanın sadece Türkiye tarafına hizmet ettiğini ve Ürdün’ün yerel üretimine engel olduğunu gerekçe gösterdi.

Ancak siyasi yorumcular Ürdün hükümetinin aldığı bu kararın da siyasi saiklerle alındığı ve Ürdün’ün Riyad, Abu Dabi ve Kahire’deki müttefiklerinin Türkiye’nin bölgedeki siyasi ve ekonomik etkilerini azaltmak amacıyla Türkiye’yi tamamen bölgesel kararlarda pasifize etmeyi amaçladıkları yoğun çabaları ile örtüştüğünü ifade ediyorlar.

Ürdün hükümetinin ticari anlaşmayı iptal ettiği tarihe ve zamanlamaya dikkat çeken gözlemciler, Birleşik Arap Emirlikleri Dışişleri ve Uluslararası İş birliği Bakanı Abdullah bin Zayed Al Nahyan’ın Ürdün’e yaptığı ziyaretin kararın bir gün öncesi olduğunu hatırlatıyorlar.

Bu teoriyi güçlendiren bir başka gelişme Ürdün’ün anlaşmayı iptali sonrası Abu Dabi Dışişleri Bakanı, vatandaşlarına iyi bir yaşam sağlaması için Ürdün'e destek ve mali yardımda bulunma sözü verdi.

Yukarıda bahsettiğimiz iki ülkenin kararları, Lübnan Bakanlar Kurulu’nun 16 Mayıs 2018 tarihinde aldığı son karardan ayrı tutulamaz. Lübnan, yerel sanayinin korunması bahanesiyle bir dizi Türk malının ithalatını durdurmaya karar verdiğini duyurdu.

Lübnan hükümeti muhalifi yorumcular “Bu kararın Lübnan’daki ekonomik güçlerin aldığı siyasi bir operasyondur ve amacı Lübnan vatandaşını veya ekonominin ve üretimin korunması değil, ekonomik gerekçeler ile uluslararası bir savaşa maruz kalan Türkiye’ye baskı yapmaktır” şeklinde değerlendiriyorlar.

Seçimlere günler kala birçok bölge ülkesinden gelen bu ekonomik hamlelerin hiçbirine henüz resmi bir cevap vermiş değil. Görünen o ki; Türkiye, başta ekonomik olmak üzere seçim öncesi ülkeyi daha fazla zor durumda bırakarak operasyon yapmaya çalışan güçlere, piyonlarına cevap vererek zaman harcamak istemiyor. Bütün enerjisini ve cevap hakkını bu kadar güç birliği yaparak ülkeyi istikrarsızlığa sürüklemek isteyenlere 25 Haziran sabahı güçlü bir mesaj vermek istiyor.