Hıdır lest (Hıdır, oynuyor, eyleniyor).  Hıdır-lez (Hıdır acele ediyor, seyirtiyor.)

Peki Hızır-İlyas  ne olacak ? Aynı davaya inananlar, aynı amaca koşanlar, iki bedende bir can,  Hıdır-Ellez olacaklar, zaten kardeşler.  

Şems-Mevlana gibi. Türlü inanca tabi olanlar, yeryüzü vatandaşları aynı anda farklı yerlerde, değişik renk ve tonlarda 5-6 Mayıs’ta yürekleşip ahitleşiyorlar. Hıdır ; yeşilin, hayatın, tabiatın doğal rengi toprağın ta kendisi, İlyas suyun, abı-hayat’ın piri. İkisi de ölümsüzlüğün, sürekliliğin, Rabb'in elçileri, velileri. Kabul olur elbet onları vasıta bilenlerin dilekleri.

Bereketin, bolluğun, kardeşliğin, dostluğun selametini dilemek, oğullara, kızlara, rızıka, aşa, işe yüreği mayalamak, dile bir dua dolamak ne güzel. İsarailoğullarına küsüp terki diyar etmeseydi İlyas, Hıdır (Hızır-hazır) ile nasıl yolları kesişecek, göğe nasıl avdet edeceklerdi ? Hz.İlyas, hükümdarlara ve ‘’karanlığa’’ zulmata karşı savaşmış bir elçidir. Hızır(a.s) zorda ve darda kalanlara yardıma koşan umudun savaşçısı. ’’Şüphesiz Allah size şah damarınızdan daha yakındır’’ ayetinden yola çıktığımızda aracıya gerek yoktur, dilekler temiz ve halisaneyse niye yerine getirilmesin ki ? İstemesini ve zamanını bilene ne mutlu.

Gül dibine genç kızlar yüzük atar mı, Kasımpaşalı, Ahırkapılı, Gültepe ya da Tepecikli bir dilber darbuka eşliğinde göbek… ? Mari ye(me) kafanı, ye(me) başını iç iç kudur der, ateşten atlar mı ?

Ayran içerim, böyle biçerim :))) deyip alevlerle dans eder mi Çeribaşı kardeşim ?
 

Tarihsel olarak baktığımızda İslam öncesi mitolojik özellikler taşıyan, coğrafya ve halkların kültürel renklerini yansıtan ritüeller görmek mümkün. Bunu bidat olarak göreceksek, Bidadı Hasene olarak görelim. Dünyanın her yerinde Nevroz’dan sonra (Julyen ve Rumi) takvimine göre 23 Nisan baharın gerçek anlamda gelişini müjdeler. Bahar öyle ya da böyle gelecektir. Dağlarına da, ovalarına da eşit mesafede doğar Güneş. Asıl olan emeği, acıyı, sevgiyi, sermayeyi eşit bölüşmek dileği ve niyetidir. Unutmayalım ki; mallarını bölüşemeyenler canlarını bölüşemezler ’’birbiri uğruna, her neyse kutsalları’’...
 

Toprak ve ateşten mürekkep olan Ademoğlu ! Kötülükten, kavgadan, haset ve fesatlıkta ısrarın senin ateş yani şeytani (maddi) yönün; iyilikten, güzellikten, doğrudan kardeşlik ve adaletten yana seğirtmen ise toprak yani rahmani (manevi) yanındır bilesin. Ateş dünya kurulalı ve insan ortaya çıkalı beri en büyük buluştur. Yakmak, çakmak ve yıkmak senin elinde ; ateşi söndürmek, acıları dindirme, çare olmak da…
 

Samsun da güzel yemekler yapıp ibriğe su, askıya havlu asan, Hızır gelir diye kapıları bacaları açan kardeşlerimin, elinde içeceği balkonunda arzı endam eden komşumun, Hindastan'da Azerbeycan'da, Suriye ve dünyanın bir çok yerinde en çok da Smyrnalı Roman kardeşlerimin Hıdır-Ellez şenliğini festival ve bayram coşkusu içinde geçirmeleri benim de o gün ki dileğimdir.…

Aynı güne denk gelen Saint Georges yortusunu eda edecek Hristiyan kardeşleriminde gününü kutluyorum. Dikkat ateşle oyun olmaz, elinizde benzin bidonlarıyla değil, su şişeleriyle gidin. Aranıza nifak sokanları ateş paklasın, toprak saklasın.
 

Vur Patlasın, çal oynasın ya da Çingen çalsın Türk_ Kürt oynasın, Arap, Çerkez, Laz kızmasın, onlar da buyursun.

NO KOMPLEKS YES BOYOZ, BİZ HER RENKTEN ANADOLUYUZ...