Geçmişte siyasi rakibe karşı yalan, dolan başta olmak üzere her türlü argümanın kullanıldığına şahit oluyorduk. Köy kahvesinde konuşulmayacak sözlerin politikacılar tarafından konuşulduğunu duyuyorduk. Milleti aldatma adına “o bir veriyorsa ben iki vereceğim” diyenleri, garip halka ev tapusu ve araba anahtarıyla aldatanları tanıyorduk. Seçim sathına girildiği an her şeyin mubah sayıldığını yaşıyor, ülkenin geleceğini ipotek altına alacak seçim ekonomisi uygulandığını biliyorduk.

Baş döndürücü hızla değişen ve gelişen yirmi birinci yüz yılda‘kayıkçı’ kavgasıyla ömür tüketen, siyasi kültür ve geleneğin, iki binli yıllardan sonra değiştiğini, siyasilerin geliştiğini,  boş vaatler yerine projeler, hamaset yerine gerçekler konuşuluyor diye seviniyorduk.  Gerçekten de 2003’ten sonra Türkiye tefecinin eline düşmüş müflis bir tüccar konumundan dünyada saygın bir ülke konumuna geldi, geleceğimize de umutla bakar olmuştuk.

Fakat uzun sürmedi huzur, istikrar, ekonomi, devlet ve millet laf ola beri gele!  Geçmişte yaşanan bunca acı tecrübeden ders  almamış bazı politikacıların son günlerdeki söylem ve eylemlerine bakınca umutlarım suya düşüyor.  Düşüyor çünkü ülke adına bir taş üstüne taş koymadıkları halde devletin sahibi toplumu da ikinci sınıf vatandaş sanan halkın örf, kültür ve inancını yaşaması konusunda vize veren otorite olma hastalığından kurtulamayanları görüyoruz ve devredeler…

Bu tipler de ne değişim  ne de gelişim olmuş, bunlar Türkiye’nin  gelişim ve istikrarından rahatsızlar, malum devletler gibi bunlarda pusuya yatmışlar ve fırsat kolluyorlarmış…

Bunlar sağlarına müftü, sollarına İmam da alsalar seçim kazanmak için dil, din, ırk, örf ve adet savunucusu olup, merkez cami imamı gibi ayetler de okusalar, bütün adaylarını‘İmamoğlu’ ‘Evliyaoğlu’,‘Velioğlu’ Tunç Demiroğlu’ soyadlılardan oluştursalar da  genel başkanları Kılıçdaroğlu olsa da özlerinden zerre kaybetmemişler, genlerinin icabı olmaya devam ediyorlar. Bu ‘…Oğullar’ dan hem Atatürk’ün mirası CHP hem de bu Devlet ve millet çekecek gibi görünüyor.

Ülkeyi düşünen bir siyasetçi yalan yanlış sözlerle ülke gündemini meşgul etmez, ülke ekonomisine darbe vuracak sözlerden uzak durur dünyaya Türkiye’de mal ve can güvenliği yok gelmeyin demez!Gelenlere de paralarınızı alın gidin demez!

Evet, “Türkiye’de can ve mal güvenliği yok!” diye beyanat veren kişi, CHP Genel Başkanı Kemal KIlıçdaroğlu’ dur.  

Durmuş bir saatin 24 saatte iki kez doğruyu gösterdiği gerçeğinden gidersek, aslında Kılıçdaroğlu bu lafı derken ömrü hayatında bir dakikalığına doğruyu konuşmuş uluyor. Evet, bence de Türkiye’de can ve mal güvenliği yok! Neden mi?

… Eğer terörist olursan, ülkeyi bölmeye, anayasamızı delmeye çalışırsan ‘can güvenliğin’ elbette olmaz; alnının ortasına Mehmetçiğimin, polisimin mermisini yersin!

… Kısa yoldan zengin olmak için ‘Çiftlikbank’, ‘Kazbank’ gibi soytarılıklarla, türlü dalaverelerle vatandaşın parasını iç edip, dolandırıcılık yaparsan elbette ‘mal güvenliğin’ olmaz, adalet anında malına mülküne el koyar!

Ama Kılıçtaroğlu’nun bu lafı söyleme amacının bizim gibi oldugunu söyleyemem, çünkü onun amacı turisti ve yabancı sermayeyi ürkütmek…

İmam……!  pıskırırsa!!! Cemaat…..!  öksürür!!! Beyler Ayagı yere basan politikalar yapın halkı germeyin.

Kılıçtaroğlu can mal güvenliği yok diyecek, Belediye Başkanları kenti bırakıp diplomatlık yapacak, İmamoğlu terör hizmetçisi Belediye Başkanlarının savunuculuğunu üstlenip, Fransa da Türkiye’ de hukuk yok diyecek, Demir! Tunçoğlu! Kıbrıs’ı Rumlara verecek…